29 Kasım 2008 Cumartesi

salut doc !

Yesterday, today, tomorrow
Fade away like frozen photographs.
Remember, forget
The stakes, the ways you take,
The ways you make the moments pass.
For every regret,
I tell a beautiful lie.
And I would die if you find out.
I tell a beautiful lie every time that I
did not open up my mouth.
All the same, it’s a game,
it’s a play, it’s a war,
it’s a shame that we’re always fighting for.
I don’t mean to cast no blame,
I don’t intend to pretend, I could, never loved you more.
But in the blink of an eye, everything you ever knew can change
And it’s a beautiful lie if you think everything will always stay the same.
Find More lyrics at www.sweetslyrics.com

Babe.
My babe.
You got a secret – it’s starting to show.
My babe.
Sweet babe.
How long can you keep it?
How far would you go?
You tell a beautiful lie.
And it’s going to, it’s going to drive you crazy.

Babe
My babe.
It’s starting to show.
My babe.
Sweet babe.
How far would you go, go, go to tell a beautiful lie?
Yesterday, today, tomorrow
Fade away like frozen photographs
Remember, forget
Forever.
Lie.

Beautiful lie.

depresyonun dibini süpürmek

saniyeyi bir sonrakine çevirmek tüm gücümü alıyor.bişeyleri beklemek,beklenen şeyin gelmesi,ve anında tükenmesi...şimdi neyi bekliycem??? Bir saate daha katlanmak için neyi bahane edebilicem??bir güne daha...
kana direk karışan,hızla karışan ,beyninde çakan o şeylerden korkuyor insanlar.Deride iz bırakmayanlarsa bi şekilde kabullenilebilir.ama işte diyorum ki...deride iz bırakan,derinde iz bırakan
hepsi aynı aslında
çünkü biliyosun,buraya ordan geliniyo,yani ben geçtim ordan,iz de bıraktı derinde.benim derinimde.şimdiyse ya da önce ...üç beş yara izi kalmış üstümde ..ee??
beni kahreden şu ki..acı içindeyken , ter içindeyken,ağrılarla debelenirken,ishalken,herşey ne kadar kötü olursa olsun,%90ından daha iyiyim.Daha hızlı düşünüyorum.Daha hızlı anlıyorum.
ama bununla hiçbir şey yapmıyorum.
söyleyecek bişey var mı
aferin bana.
haha

güç kalkanları aktive edildi mi ???
- edildi, edildi ;)

if you 're not responsible, who is??

hahaha


bir yerlerde bi zaman makinası olsa,on yıl önceki ben gelip beni burda böyle çarmıha gerilmiş çürürken bulsa, bırakın kurtarmayı tokatlar ,yüzüme tükürür ve beni ölüme terkederdi.Yine de ortak noktalarımız var sayılır.ben de beni ölüme terkettim.
bu şarkıyı telefon melodisi yapmamalıydım.Biliyorum ki geçmişte kullanmış olduğum her telefon melodisi beni irite etti.Güzelim şarkıyı dinlenmez ettim.
düzenli aralıklarla ölmek istiyorum.nası bi şerefisizim belli değil.son on gündür açmadığım kapılar ve telefonlar...i wanna dissappear completely and never be found again.Bunu yedi sekiz yıl önce de yazardım,albümün çıktığı zamanlar.Cool falan mı gelmişti yoksa o zamandır bezginmiyim yaşamaktan, öyleyse neden kaybolmuyorum? Götüm yemediği için mi?
haha
evet.ölmek istiyorum ya yine, hemen senin de ölmek istemeni sağlayayım,sen de ki benim inadım 100o katırı öldürür ben diim bin tane ölü katırı napıcaksın
haklıyım.
huyum kurusun genelde haklıyımdır.

boşa oksijen harcayan bi yaşam formu.Yalandan ibaretim.koskoca bi kaç bin yalan.
dün bi dizi izledim.Cüce kadının kızının cüce olmadığı çıkıyodu ortaya.Kodein bağımlısı doktor kızı tedavi edebileceğini söyleyince kız tedavi olmak istemiyordu annesi de onay verdi.Tam benim gibi bi anne.Hadi bu cehennemde hep beraber yanalım.Adam ne dedi peki, anlıyorum.normalden nefret ediyorsun,ben de öyle.ama kızının ne kadar güçlü olmasına ihtiyacın var???
ne kadar güçlü olmaya ihtiyacım var.Çiğdemin ne kadar güçlü olmasına ihtiyacım var? ya da bi başkasının? neden herkes yansın istiyorum?
istemiyorum...
iyi biriyim ben aslında.
b.t dedi ki ona borderline teşhisi koymuşlar.Bu yaşta.29 yaşında.iyidir.19 yaşında lanetlenmekten iyidir en azından..iki uçlu kişilikten gitmekden gelmekden bahsediyor.diyorum ki kızım şansın varmış, ya ikiden fazla ucun olsaydı??

hem bu i am the lowest life form modu nedir ki??? en sefil sen güçlü en güçsüz en acınası en bilge en zeki en hapis sensin tamam eeeee??

açıkcası...
yaşamımla hiç bişey yapmak istemiyorum ben.bundan on sene önce olduğumdan daha motive değilim.bi hedefim yok.bi hedefim olmasından korkuyorum çünkü bu hareket etmek demek.hareket etmek istemiyorum.hareket etmezken yaptıklarımdan da korkuyorum.
iki liseli oğlan çocuğu ellerine uzileri alıp haftasonu çalıştıkları alışveriş merkezini basar,kendilerini öldürmeden önce 15 kişiyi öldürür.katil ya şimdi onlar....ben onları anlıyorum, diğerlerini değil..nasıl oluyor? bir katil olmaya ne kadar yakın duruyorum, bir anne olmaya, br evhanımı, bir terörist?? hangisi?
hala herşeyin nasıl bu hale geldiğini anlamaya çalışıyorum...herşeyi karıştırıyorum,ilkokulda tanıdığım insanları,ilk ingilizce öğretmenimi..hiç kimse buldukları bana şaşırmıyolar...sanki o zamandan belliymiş profil..tabiiki yüzeyde görünen felaketin %10 u.herkesin öyledir sanırım..
sizin yok mu korkunç kabuslarınız? gerçek olanlar?? yaptığınız ve unuttuğunuz, unutamadığınız, arada bi kendini hatırlatan kabuslarınız?
o çocukların prom night king kankaları dedi ki : we were jerks.eğer biz öyle olmasaydık,onlar da bunu yapmazlardı.polis dedi ki ,onlar 15 kişinin ölümüne neden olan katiller.bu yüzden kendini suçlayamazsın...Öyle mi dedi çocuk...kim suçlu o zaman???
Şimdi birden o lise "bully"leri masum 15 can oldu,çocuklar da katil...buna ne kadar yakın duruyorum.korkutucu.ama benim silahım yok.daha önce de sölediğim gibi,sanırım benim gibi bi yarı deliye kimse silah falan vermez.hem ben iyi biriyim.hiç bir şeyi incitemem...ama onlar da öyleydiler muhtemelen...onları o kadar çok anlıyorum ki canım yanıyor.
cumartesi.
pazar.
pazartesi.
salı.
çarşamba.
perşembe......
bugünü yarına çevirmeye debelenmek için sahip olduğum bu kadar zaman.sabah olsun akşam olsun sabah olsun akşam olsun.beklenen hiç bişey olmadığını unutturma bünyene.sabah bi sevinçle uyanma.hatırlama o duyguyu.hatırlamak lanetlenmektir.yeteri kadar lanetlisin zaten.

hiç kimseyi sevmiyorum.hiç kimseyi.
hiç
kim
se
yi.

27 Kasım 2008 Perşembe

Tuuba

Adsız Adsız dedi ki...

çöp evlerden birinde yaşadım; sıradandı.. herkeste olabilirdi ve herkes de içine girebilirdi. sen şansını zorladın. kapıyı çalmadan girebildin içeri. kapı açılmadığında ise kırdın. duvarlar örüldü. örümcek ağları da cabası.. camdan atladın ya da ışınlanabilen bi garip bişeydin; rol yaptın.. biliyordun ki kimse senin düşündüğünden öncesini düşünemeyecek. kendine güveniyordun. kendine güveniyormuşsun hissine kapılmamızı istiyordun. şimdiyse kırılgan notlar yazıp; daha önce kırabildiğin kapılara, atlayabildiğin boyundan yüksek camlara, aşabildiğin duvarlara bunları iliştirip altına, içinden yenisi çıkmış ciklet gibi imzanı yapıştırıp isteyenlere bunu çiğneyebilmeleri için fırsat veriyor ve diyorsun ki haydi beni şişirip elinizle bidaha bidaha patlatın! hayır gözdecim. sen zaten fotokopiyle çoğaltılamayacağını biliyorsun. ne cikletlerin içine girip dövme olarak başka bedenlere taşınabilir ne de fun card olarak sevdiklerinin mail adreslerine farklı silüetlerle gönderilebilirsin. laptopun pili biter şarja takarsın. senin pilin mi var gözde?

sadece iki parmağına bakıyor yaşam. ikisine de basmalısın...

26 Kasım 2008 Çarşamba 13:44

Blogger Stuck on Rewind dedi ki...

whoaaaa.
how did you got so big,couldn't believe it...
believe it or not, i am very proud of you.
(tuuba'ya)

26 Kasım 2008 Çarşamba 13:54

24 Kasım 2008 Pazartesi

what harsh reality ??

herşeyin çok zor gelmesi kadar sıkıntı veren bişey herşeyin çok kolay gelmesi.büyük olasılıkla basitçe nasıl bir his olduğunu hatırlamadığımdan.bazen düşünüyorum etrafımdaki tüm bu karmaşayı ben yaratıyor olabilir miyim?yani belki de tarihin şakasına kurban gitmiyorum da tarihi etrafımda döndürüyorum...belki de saçlarından tutup??
bir yere vardığım yok tabi..yani gerçek hayat falan..bi çok insanı ikna ediyor düzgün bir gerçek hayat, net bir kafan olduğuna,oysa ben biliyorum ki fake'lerin kraliçesiyim...gündüz derslere girip çocuklara farelerrrr diye bağırıp akşam evde olmayan fareleri yakalarım. bu yüzden şu an içinde bulunduğum boşluk,sorumsuzluk, recklessness, bişey ifade etmiyor bana şu an.ama hepimiz biliyoruz artık değil mi yarım saat sonra bişeyler ifade edebilir ve o ifade beni dizlerimin üzerine çökertebilir.tabi sık sık çökertmeden çıkmışlığımız bize halilin yalova kaymakamı gibi bişey olduğunu da düşündürebilir.(bahsi geçen halil gerçek bir insan değildir.)(Ama mekanlar gerçek)
evet geleceğe giderken pasta çatalıyla silahlanıyor olabilirim ama salak değilim.(bunu okuyan insanlar içinde en az iki kişi var bunu bilebilecek.)
ruhun kurtuluşu....ruhun kurtuluşu...nasıl oldu da dinden bu kadar uzak büyüyebildim,bi çok derde deva olabilirdi inansaydım,herşey çok kolay olabilirdi,ve belki öyle olursa ben de kolayı seviyor olabilirdim.

ben eski yara açacaklarına yara bantları hediye etmeyi seven bir pot kıracağıyım.
bu böyle biline.

13 Kasım 2008 Perşembe

fiko

and his body has become earth now.
and the flower to grow above him ,will probably be high
rest in peace.

10 Kasım 2008 Pazartesi

sen şalsayı tanıyo musun?

Sanırım artık zamanı geldi.Bişeyler beni yazmaya zorladı.Geçen gün,gecenin geç bi saatinde ,sarhoşken ,beni aradığında,birbirini sarhoşken hatırlayan ve özleyen üniversite arkadaşları gibi davrandık...ya da yalnızca ben öyle davrandım.Öyle değil oysa.Düşündüklerimin ve hissettiklerimin tam tersini yapmakta ve söylemekte gerçek bir usta olduğumu kendime tekrar kanıtladım.Zaten acıya ve yalana ne kadar dayanabileceğimi hep merak etmiştim.Aslında sadece bir kaç yıl sürdü bu..Bir gece aynaya baktığımda kıpkırmızı gözlerim bana bütün dünyayı ve iğrençliklerini kaldırabileceğimi söyledi...arada bir kaçmam gerekliydi yalnızca...kaçtık.okulun arkasında çimlerde,başka bir boyutta başka bir dünyada yaşadık.bir takım yan etkiler gerekliydi belki ama ,aynı yan etkiler o güzel ülkeye geri götürmedi bir kaç yıl sonra.sen içine kaçtın,ben evi temizledim,eşyaların yerini değiştirdim...Dilime tüneyen sarkastik yok oldu...konuşmayı eskisi kadar istemez oldum..sen de dinlemeyi...yeni birini aldık yanımıza.ilk önce onun büyüyü bozduğunu düşündük..sonra vazgeçtik. Müziğe nasıl aç olduğumu hatırlıyor musun? tuvaletlerde,kömürlüklerde, ne şartlar altında olursak olalım,yanımda getiriyordum müziği...müzik dinlemek benim için boş zaman değerlendirmek değildi...başlı başına bir uğraştı..Üçüncüyü izledim.Artık ona saldırmamaya başladım.içimde bir şeyler kırılıyordu.kendime ihtiyaç duymuyordum daha fazla.Onda benim sahip olmadığım bir rahatlık vardı.Yaşamaktan,hayatta olmaktan utanmıyordu.Yalan söylemeye ihtiyaç duymuyordu.Şimdi bunları yazarken içimin nasıl acıdığını tarif edemem sana.Konudan saptığımı biliyorum..Tek söylemek istediğim,seni özlediğimdi belki de..o zamanlarki bizi...sen içine kaçmadan,ben konuşmaktan sıkılmadan önceki bizi..seninle karşılaştığımda,nasıl de unumu elemiş eleğimi duvara asmış hissettiğimi biliyorum.Bir çok şey bitmişti benim için.Peri masalı sona ermişti...Şimdi aslında ne kadar genç olduğumuzu görebiliyorum o zamanlar..Hatırladığın bir şey yoksa unutamadığın bir şey de olmaz diye düşündüm...geriye bakmak canımı yakıyordu.Anın tadını çıkaramadım belki de...ama şimdi o zamana bakınca her şey o kadar güzel ve o kadar korkunç ki.şu an içinde bulunduğum durum...beni görmeni istemezdim şu an,geleneksel msn konuşmalarımızdan birinde buraya gelip gelmeyeceğini sorduğum zaman ,sanırım aslında gelmemeni istiyorum.eskiden olsa,tanrı öldü,nietsche öldü ve ben de kendimi pek iyi hissetmiyorum der gülerdim...şimdi o kadar basit gelmiyor.ya da artık bu ruh halini o zamanlar sevdiğim gibi sevemiyorum.yaralıyım.yorgunum.bu savaşın içinden çıkamamaktan çok bıkkınım.elime bir sabun alıp yağmurları bekliyorum.temizlenmeye ihtiyacım var.geçici temizliklerden bıktım artık.ama başka nasıl yaşayabileceğimi bilmiyorum.beni o hastaneye yatırdıkları zaman olduğumdan binlerce kat daha kötüyüm ama öyle görünmüyorum.nasıl bir yardıma ihtiyacım olduğunu,hatta bir çeşit yardıma ihtiyacım olup olmadığını bilmiyorum.çok güzel ve çok korkunç şeyler yaşadım.bir yandan onlara koşmak bir yandan tamamını unutmak istiyorum.şiddetsiz bir hayal kırıklığı...seviyesiz bir komedi...tam olarak nerde durduğumu,bu durumun nerde sonlanacağını,sonlanıp sonlanmadığını...bilmiyorum....kahramanlık eğilimim beni ilk sırayı arzulamaya iterken,tembellik orda durmamı engelledi..iki yüzlülüğüm hiç bir cihazla ölçülemez boyutlara geldi.o dürüst ve sarkastik kızı özlüyorum.yetenekli olmak gibi bir şansım vardı.sürekli ilerler gibi görünüyor oysa hiç bir şey yapmıyordum,yine de ortalamayı aşıyordum...şimdi her şey o kadar durgun ki...eskisi gibi olmadığımı biliyorum...o kadar hızlı düşünmüyorum,o kadar keskin hissetmiyorum.o kesikleri ne kadar sevdiğimi şimdi daha iyi anlıyorum.durup durup sümüklerim akarak bişeyler anlatmaya çalışıyorum bir süredir ama nereye varmak istediğimi bilmiyorum...evim bomba düşmüş gibi..birilerinin beni toparlamasına ihtiyacım var...bana yardım etmeye çalışan herkese çok kötü davranıyorum...sanırım hala asla yardım istemeyen o inatcı kızın herşeyi çözüceğini düşünüyorum ama belki de öyle değil.o evlenme kararını hiç vermemeliydim...kendimle ilgili aslında sevdiğim ama kamu tarafından tehlikeli bulunan herşeye o zaman veda ettim.ama durup durup kıçımı kurtaran da o kızdı işte. bu herkesin bahsettiği güçlü ben...atlatan ve etkilenmeyen...geriye kalan ,son yıllarda gördüğünüz,gördüğüm,onun kötü bir kopyasıydı sadece ve ikimizde biliyoruz belli bi yerden sonra,aslında hiç bir şeyi atlatamadığımı...neden bahsettiğimi biliyosun değil mi? O yapar derdin.o bizim gibi değil.bi anda bi bakarsın iyileşmiş...böyle değildi ,değil mi?..hepimiz itiraf etmeye korktuk ama artık öyle değildim işte...beni durduran ,iyi olmaya ,güçlü olmaya zorlayan o sarkastik kızı, o salak evlenme kararını verdiğim bi yerlerde bırakmıştım...belki de gazideki o çöp evin arka bahçesinde duruyor hala...belki gidip onu ordan almalısın bircan..belki kimsenin değil onun yardımına ihtiyacım var...çünkü bu yeni gözdeden hoşlanmıyorum.kendime yediremiyorum bu güçsüzlüğü...kendi hayaletimi canlandıramıyorum.bunun için uğraşamıyorum bile belki de...

o gün gecenin geç bi saatinde beni arayıp özlediğini söylediğine sevindim...öyle davrandığım için üzgünüm...bende özledim..beni de ,seni de...


hoşçakal

8 Kasım 2008 Cumartesi

massive emptiness



İşte darmadağınığım.İlgiyi her yerde arıyorum.Bulur bulmaz koşarak kaçıyorum.Ne yapıcam ben? Bunca cesedi ,hangi küreklerle ,hangi topraklara gömücem?

7 Kasım 2008 Cuma

nasıl konuşuyorum ?



Rüyamda yürüyorum..Anacaddenin ortasında. Uzakta hayal ve de meyalsin.Bağlantıyı koparmasam da canlı tutmaya çalışmıyorum artık.
Gözleri dikili güzel çocuk..Bütün trafik üzerinden geçecek senin. Daha çocukken yitirdiğim tanrıya senin canını bağışlaması için yalvarıyorum.Ancak dudaklarındaki gülümseme senin dünyanın artık bu şehir olmadığını apaçık gösteriyor.Senin aç katillerinin yüzlerinde acayip bir huzur var.Gaz pedalını köklemeden önce kendilerine diyorlar ki " Her şey çok normal."

Geri dönüyorum. Bu hayali gövdenin bana verdiği kana bulanmış öpücüklere katlanamıyorum artık.Tekerlekli tabutların çıkardığı seslere,tükürür gibi bakan gözlere dayanamıyorum..

5 Kasım 2008 Çarşamba

great expectations

çaput parçasıyla ısındığını sanmak bazen dünyalari giyip üşüdüğünü sanmaktan daha iyi oluyor syh.Başımın ağrısı hafifledi.Bu iyi bi haber.Arada sırada buralarda bulmak hoş bişey seni..daha önce de söyledim,inanma yazdıklarıma , o kadar da kötü değil.Çok kötü aslında o anda ama anında anıya dönüşüveriyo.Hayat çok zor diye sızlanmak hoşuma gidiyo belki de..İçimde şımarmaktan bıkıp usanmayan bi velet var, onu eylemekle geçiyor ömrüm.Ruhum gidip gidip gelirken kendi otobanında ,ışık görüp donakalan sokak kedileri gibi ezilip gidiyorum düzenli aralıklarla.Sonra da japon korku filmlerindeki gibi ağır hareketlerle yerimden kalkıp yoldan geçenlere musallat oluyorum.İşte trajedi burda yatıyor.O yoldan benden başka hiç kimse gelip geçmiyor.Bu da benim kendi tam 12'den vurulmus tımarhanem.Kendime gülmekten kırılıyorum,kırıklarım yine gelip kendi ayaklarıma batıyor.Alın o zaman bu deliyi naapıcaksanız yapın.

3 Kasım 2008 Pazartesi

In the Dark.


As you walk
In the crowded empty spaces
And you stare
At the emptiness around you
You wanna go
To the city and the bright lights
Get away
From the sinners that surround you




Söz ver gözlerimde o deliliği her gördüğünde beni çekip götürmeyeceğine.Bırak bakayım anlamsızlığına gözlerim kızarana kadar.Nasıl olsa sabah uyandığımda unutacağım bi dahaki sefere kadar.Ya da dünyanın gördüğü en aptal yalancıyım.Bi daha yağmur yağınca o merdivenin başına, istiklalde sigara içtiğimiz o yere, martini şişesini çıkar kocaman çantandan ve karşı apartmanın taşlarından dönüp yüzümüze vursun kahkaham.Boş falezlerden denize çığlıklar atacağımız güne kadar.İdareten.Şimdi bu aralar böyle,zamansız ıslak ve saçmayken herşey...aslında sen de biliyorsun ,ben de biliyorum,beni biraz tanıyan herkes biliyor aslında sorunun ne olduğunu ve diyorlar ki,defalarca atlattı,yine atlatacak.Belki şimdinin karamsarlığıyla,bunu belki de bir kez atlatmış olmam gerektiğini düşünüyorum.Neydi ki tüm o geri dönüşler benim eylence formuna bürünmüş güçsüzlüğüm dışında...
dediğim gibi dostum, artık gerçekten çok yorgunum...çok uzun zaman oldu..hiç dinlenemedim.dediğin gibi belki hiç dinlenmeme izin vermedim,ama başka nasıl yaşayabileceğimi bilemedim..

Dediğim gibi..idare et.Falezlere kadar.