30 Haziran 2008 Pazartesi

002 cut me up


Geceleri telefon etmeye çıkarsınız ona.Belirlediğiniz bir kulübe vardır jetonunuzu hep iade eden.Numarasını çevirir ,açmasını beklersiniz.Tutkunuzun tutulacak sapı yoktur.Sapsız tutmaya çalışmak birinci derece yanığa sebebiyet verir.Böyle bir aşkın huzur ve güven ortamlarında, asit-baz dengesini bozması işten değildir.İçinde bulunduğunuz evrim teorisini gözden geçirirsiniz.Emin olmanız gereken bir şey vardır ki ,fikriniz durmaksızın değişmektedir.Kimdir insan,nedir? siz misinizdir? omu? diğerleri mi? O nedir peki sizden biri mi diğerlerinden mi? Bu da durmaksızın değişmektedir.Geceleri telefon etmeye çıkarsınız ona.Her gece.Karşı taraf "efendim" dediğinde dökülüverir ağzınızdan..."seni seviyorum"Sonra çat kapatırsınız telefonu.Sonra koşar adım bulursunuz nöbetciyi,ordan eve.Gözünüzün önünden çeşitli mutlu sonla biten türk filmleri geçer.Venedik'de ölüm kaçınılmazdır.Bir mucizeye tanıklık etmektesinizdir.Kendinizi marifetli ,aşkına sadık bir bok sanmaktasınızdır.Her gece ona telefon edip seni seviyorum diyip kapatmayı romantizmin raconu bellemenizin patolojik ayrıntıları üzerinde durmayacağım.Ona konuşma fırsatı tanımamanın sevgiye düşen gölgesi ,onu hıyar yerine, meta yerine koymaktan başka bir şeyle açıklanamasa da ,siz bunu katiyen kabul etmemektesinizdir.Siz koridordaki aynanın önüne kamp kurup ,elinizde kamera kendinizi izleyerek tahrik olucak kadar içmihraksınızdır.Ve telefonun diğer tarafında size söylenenleri asla duymazsınız.

Beynimin uyuşan yerlerinden sözetmek istiyorsam ,ciğerime çektiğim sigaranın dumanını kesik kesik üflerken elimle onu perdeliyor ve karşı tarafa kızılderililer gibi bir mesaj gönderiyormsam ,psikolojim yırtılmışsa,yarım bırakılmışsam ve görünmeyen adamlar tarafından görünür kılındıysam içimdeki garip tümörü evlat edinmeme kim engel olabilir? Telefonları ,buyrun evet bi zamanlar bendim diye açıyorum,Bizler ne için ayrıldık ve ayrılmayı neden onurdan saydık bilemiyorum.İlaçsız kaldığımızda diazem kapsülleri parçalayıp tozlarını limon tuzunda neden erittik ve ritmi tam nerde kaçırdık bilemiyorum.Bağımlı annelerden doğan çocukların dünyaya bir krizle geliceklerini ve bu krizin öldükleri ana kadar süreceğini neden hatırlayamadık ve şairlerle aramız neden bozuldu? Gülümseyişimize hükmeden iyi cin intihar etmek isterken,kötü cin hayatı neresinden ve nasıl bu kadar kuvvetli kavrayabildi ve bizler, neden ölmek bilmedik kendimizi soyutladığımız bu dünyadan tümden ayrılmak zor geldiği için mi? Henüz oyunun başındayken siyah topu deliğe soktuk ve o andan itibaren kazanmak ve kaybetmek fiilleri anlamdaş oldular.
The cure /pornography kasenin b yüzüne bi türlü geçemedik,sigara kül tablasında kendiliğinden söndü.Hep gülmeye çalıştık hep en çok eylenmeye,hüzünlenmek bize basitlikmiş gibi geldi.Ağlasak da görmemeleri gerekirdi.Kulaklarımızı çınlatan dağ dorukları vardı oysa.Avuçlarımızı kaşındıran sahiller, ve nefret etsek de şarap içerdik belki orda,belki hafiflerdi herşey ve sarhoş bile olabilirdik,belki hakaret saymazdık kendimize saklanmayı,belki bu sefer içimize atardık,meydanlara kusmak yerine.Belki en baştan içimize sindirebilseydik kaçmayı bu şehirlerden,hastalanmak bir tavır olmayacaktı bizim için.Terlemeler ve gece titremeleri...Ama kaçmayı yediremedik kendimize.Hem kaldık ve savaştık,hem yaralandık.Sonra nedense fırtınaya güvendik,şiddete yasladık başımızı..arka bahçedeki ormanda beraber kaybolduk.Şehirden bize kalan üç beş dönüm yeşile enjekte ettik kendimizi ve mutluyuz sandık..
Giden arkadaşlarımızın arkasından gözyaşları ve tütsüler dökdük sokaklara.Hiç bir fotoğrafta net çıkmadı yüzümüz.
ve sen şimdi diyorsun ya,buluşalım eski köprünün altında...Biz eski köprünün altında gökkuşağına karşı şişeler kırarken,sen burda değildin ki???

O köprü yok aslında.Hiç bi zaman olmadı.

23 Haziran 2008 Pazartesi

kus

öyle böyle değil bi küfredesim var ki nefesim açılsın.akciğerlerimin üzerine oturan fil kalksın.birileri siktiğimin ışığını açsın ,ya da açmasın tasarruf edelim patron volvo falan alsın
hahahahaha
dilinin zembereği çözülen G.Ö konuşarak yaraladığı insanların üzerine gaz döküp yakdı diye yarın gazetelerde..?? olsa da yesek.böle konuştukça nefes alabilir gibi oluyorum
tanrım
insanların aptallıklarının sınırlarını, sınırsız hayalim almıyor nolur beni çıkar burdan.yut beni.uzaya fırlat.

siktirin gidin üzerimden nefes alamıyorum.

Göğüs kafesim akciğerlerimi parçalıyor gibi hissediyorum.Sanki bi çığlık atsam nefesim açılacak.Anlaşılmamakla lanetlendim.Tanrım..Her nerdeysen artık lütfen beni yutar mısın? Hava değil civa soluyorum.Tabi hadi canım hava cıva bunlar demek de mümkün ki sıklıkla karşılaştığım tavır bu zaten.Anlamıyorsunuz demenin manası yok biliyorum.Kendimde değil sabanın çırpınışında görüyorum bunu.Karşıdan saçma da görünse ,belli ki bişeyleri anlatamıyor işte.O yüzden bunalıyor.Biz kimiz ki insanların sıkıntısını hafife alalım.Beni burdan alıp kaçıcak bi mucize bekliyorum.Yine geçici çözümler peşindeyim belli ki.Aradan zaman geçince anlayacağım yeni saçmalıklar aranıyorum.Aranmıyorum aslında diliyorum yalnızca.Nefesimin kesilmesini diliyorum en çok bu aralar.
Tahammül kelimesine yeni anlamlar ekliyor bu yeni yaşamım.Bir çok kişi,biliyorum ki içinden şöyle diyor : "ey yavrum ey,biz sana söledik gerçek hayat öle böle bi şey değil bikbik de bik bik" Açıkcası sikime kadar benim o gerçek hayat.Şimdi şurda düşünürken infilak edecek gibiyim ve kendi sıkıntım bir evren dolusu gerçek hayat probleminden daha çok ilgilendiriyo beni.Ama onların dünyasında ucundan kenarından yaşamak zorundayız işde,siz en iyisi alın o çekleri rulo yapıp götünüze sokun falan diyemiyoruz.Desek bi rahatlarım ki kelimelerle tarif edemem.Hahahahahhahaha
yine söleyemediğim bi milyar şey düşünüyorum.Yutulmuş cümlelerden oluşmuş bi kelime çöplüğünde ikamet ediyorum bi karton kutu içinde ve açıkcası bu beni siktiğimi ofisinde gerilip kompleksli insanları mutlu etmeye çalışmakdan daha fazla cezbediyor.

Allahım sen soktun sen çıkar,burayı yakmadan gidebilecek miyim ki ben ?
Sinirlerime hakim olmalıyım.
Sinirlerime hakim olmalıyım.
Sinirlerime hakim olmalıyım.
Sinirlerime hakim olmalıyım.
Sinirlerime hakim olmalıyım.
Sinirlerime hakim olmalıyım.
Sinirlerime hakim olmalıyım.
Sinirlerime hakim olmalıyım.
Sinirlerime hakim olmalıyım.
Sinirlerime hakim olmalıyım.
Sinirlerime hakim olmalıyım.

g.



you're such a puzzle
I guess, God bless and Good bye...

God Bless And Goodbye..

İçinde bulunduğum durumu aklım almıyor.Bu lanet bir çeşit doğum lekesi gibi.Gözlerimin rengi gibi.Asla değişmiyor.Kendimi buraya sığdıramıyorum.Kaçmayı , hiçbir şey söylemeden sessizce gitmeyi de kendime yediremiyorum.Acaba aslında ne olduğunu anlıyor olduğumu farkediyorlar mı?
Bir yandan bu saldırı ,bir şekilde hoşuma gidiyor.Tüm bu bana yüklenme.Çünkü sanki yaşıyor olmam bununla ilgili gibi.Savaşmakla.
Çok yorgunum ,tanrım,çok yorgunum.
Gözlerimi her kapadığımda vücudumda kanın durduğunu hissediyorum.Organlarımın işleyişinin durduğunu.Bu sefer tamam diyorum.Bu son.Hadi çabuk.Uyu.Sabah beni yatağa kazıyan bir ağrıyla uyanıyorum.Gözümü açıyorum.Çok zor bi gecenin ardından uyanmak gibi her sabah.Ananemin öldüğü gece gibi gecelerden bahsediyorum.Gerçek vardır ortada bi tane uykuda kaybolan.Rüyanda ananenle konuşursun ,seni arar mutlusundur.Sabah uyandığında farkedersin ki rüyanda konuşmuş olman korkunç gerçeği değiştirmemiştir.Bir kez daha hazmetmeye çalışırsın ananenin öldüğünü o sabah.Her sabah bir kez daha.Rüyalar gerçekleri değiştirmeye yetmezler.Bunu biliyorum çok uzun zamandır.Kendimi bundan soyutlamaya çalışamdaki zavallı çaba ancak beni daha fazla yormaya yarıyor.Boğazımdaki gemici düğümünü biraz daha sıkılaştırıyor.Ananem öldü ve rüyalarım,gündüz hayallerim,kendimi gerçek dünyadan çekip çekip koparmam,izole olmam ,hiçbir şey onu geri getirmeye yetmedi.
Şimdi de her yeni sabah,kendi lanet gerçeğimle yeniden yüzleşiyorum.Bir kez daha hazmetmek zorunda kalıyorum kabul edilemez gerçeği.Sadece bunu değil hepsini.Teker teker tekrar yaşıyorum.Uyanıyorum bülent ölmüş.Uyanıyorum ailem darmadağın olmuş,uyanıyorum hala gözdeyim,uyanıyrum yaşlanmışım,uyanıyorum olimpos eskisi gibi değil,uyanıyorum ankaradayım ve işe gidiyorum.Uyanmak istemiyorum tanrım çok yorgunum.Uyanmak istemiyorum.Artık tüm bunları daha fazla kaldıramıyorum.Hiç bişey yapmazken ortalığın bu kadar karışmasını,tüm bu düşünce çöplüğünü, gizlenen onca şeyi ve hepsinden kötüsü herşeyi aslında görüyor ve biliyor olmayı kaldıramıyorum.Tüm bu saldırgan insanları anlamıyorum.Kendisine ait olanı korumak için çıkan bu pençeleri ve bu pençelerin düzenli maniküre götürülmesini ve boyanmasını,ve süslü kelimelerle maskelendirilmesini...Hayat benim için çok zor.Bu oyunu oynamak istemiyorum.Ben sizler gibi değilim.Benim olanı korumaya çalışmam,bunun için savaşmam,kavga etmem,pençelerimi çıkarmam,yapmam çünkü bunu ilkel buluyorum.Yenilgiyi kabul etmeyi tercih ederim.Çünkü sizin olanı istemiyorum.Tüm bunları istemiyorum.Gerçekten ilgimi çekmiyor.Kendinizi benden korumanıza gerek yok çünkü sahip olduklarınız beni ilgilendirmiyo.Beni ilgilendiren şeyler de sizin ilginizi çekmiyor.O zaman bana neden saldırıp duruyorsunuz ki? Neyle ilgili bu,nasıl göründüğümle mi, beynimin veya kelime bilgimin sınırlarıyla mı? İlgimi çekmiyor sizin vahşi dünyanız.

Lütfen artık beni rahat bırakın.
Sadece biraz dinlenmek istiyorum.

22 Haziran 2008 Pazar

Who are all these people around me?

21 Haziran 2008 Cumartesi

error....error....error....error....error....error....error....error.....error....err...

Gerçekten size herhangi bir şey anlatmam mümkün değil.Anlamayacak olmanızdan ziyade,en az bin yıldır tanımadığım insanların canını sıkmamak gibi bir alışkanlığım var.Burası benim alanım.Üç noktalı ünlemler ve yanlış gözlemlerle dolu bir cennet.Burda sonsuza kadar yanabilirim.Ruhani Başıboşlar Güzeli'ni hatırla.Başımı boşaltmak için şu anda kafamı bile kesebilirim açıkcası ama bunun tam da istediğim şey olduğundan hiç emin değilim.Bağırsaklarım avaz avaz bağırıyorlar.Midem cayır cayır yanıyor zaten ezelden beri.Beynimin dayandığına iç organlarım arıza veriyo, gözlerimden şöyle bir alt yazı geçiyo..

error....error....error....error....error....error....error....error.....error....err...


20 Haziran 2008 Cuma

black manifesto v 0.3

İnsanlarla ortak bir platformda buluşmak gibi bir şansım yok çünkü mevcut tüm platformları yakmış bulunuyorum.İçimde bitmek bilmez bir öfkeyle sağa sola saldırmak yerine öfkeyi dört şekerli sade kahveyle yutuyorum.
Bir zamanları hatırladıkça,geç kaldın kızım diyorum,napıcaksan o zaman yapıcaktın,öfke gözlerini kapamışken,hiç bir şeyi umursamazken, hiç bir sorumluluk almazken,sorumluluğun ne demek olduğunu bi türlü anlamazken,artık çok geç.Artık acıtılan canının diyetini ödeyemez hiç bir patron.Hiç bir arkadaş.Hiç bir sevgili.
Bana neden bu kadar yabani olduğumu soruyolar,neden ortaya adım atmadığımı ,neden kendimi dışladığımı uzak tuttuğumu,neye yaklaşmalıyım?? Buna mı? İnsanlar birbirinin canını acıttıkça orgazm oluyolar,birileri bana haykırırken arkada dinleyenlerin zevk çığlıklarını duyuyorum.Bana bağıran o birileri bunu ciddiye alacağımı falan mı düşünüyor gerçekten? Gerçekten azıcık para için kendime bunu yaptıracağımı mı zannediyor?? Gerçekten beni ağlarken görebileceklerini mi zannediyorlar,özür dilerken,affedilmeyi beklerken?
Yanlışı yapan ben değilim.
İsa benim günahlarım yüzünden ölmedi.Sizin günahlarınız yüzünden öldü.O zaman şimdi siz ağlayın bakalım.
Benim bu dünyaya vericek tek bir gözyaşım bile kalmadı.

Uzlaşırsam Namerdim Ateşe Verseler


Ben bu dünyaya bir türlü alışamadım
Bu yüzden insan içine karışamadım
Bana mı sordunuz adımı koyarken
Bir küstüm bir daha barışamadım

Uyumlu faniler bana uyumsuz derler
Delirttiniz beni ey ehven-i şerler
Uzlaşırsam namerdim ateşe verseler
Garanti muhabbetlere yılışamadım

Ha desem olmaz a ha desem olmaz
Birine uysa öbürüne uymaz

Sürüden ayrılanları kurtlar yer
Arkanı sağlama al ey akıllı beşer
Ben çatlarım kurallara uyarsam eğer
Ruhumu şeytanla bölüşemedim

Herkesin münasip bir dayısı var
E insanoğlu bu iyisi, ayısı var
Benim zarar bildiğim elaleme kar
Adamını bulup da uyuşamadım

Ha desem olmaz a ha desem olmaz
Birine uysa öbürüne uymaz

Ben seni de sevmedim adem
Doğruyu duymak istiyorsun madem
Alt tarafı bir elma yedik beraber
Zehir-i zıkkım oldu bize bal badem

Ha desem olmaz a ha desem olmaz
Birine uysa öbürüne uymaz

The fact is...i dont give a fuck what the fact is


I keep counting my wounds..
one
two
three
four
five...
Every wound reminds me of something.
I am like a fuckin road map of my life.

I dont mind if you dont mind, Cuz I don't shine if you don't shine..


Hayatın bana vermek istediği şeyleri almak istemiyorsam tam olarak naapmam gerekiyo?Bitmek tükenmek bilmez bi sınavı yaşıyorum. Adam bi türlü ikna olmuyor ölümsüz olduğuma,bi tane daha bi tane daha ,yıkmak için yapılabilecek ne varsa.
Yıkılmıyorum.
Çat diye adapte oluyorum,akıllarını alıyorum.Ne olduğunu anlamadan kimse bi yenisine geçiyorum çözülmesi gerekenlerin.Tüm bunların aslında bi sikimi kanıtlamadığını ben biliyorum.Ama önemli olan onların ne bildiği,ve bazen de karşımdakinin gözlerine ıslak bakarken hadi diyorum midem bulanıyo lütfen çabuk ol.Kan aksın istiyorum.Kanı görünce rahatlayacağım.Sonucunda ne olduğu çok da önemli değil şu an için.Sonuç için daha sonra endişelenirim.Sona geldiğim zaman.Kan , sıcak,dizlerime akıyor.Halıya,ayakkabılarıma.. İki adet ben var o sırada tepki verebilecek.Bi tanesi bir bez ve bi çeşit temizlik malzemesi kapıp geliyor ,diğeri bir sigara yakıyor.Kusasım var.Kustukça da kusasım geliyo.Yüzlerce yıldır neffffret ediyorum.Yeter artık.Burdan ayrılmanın bi yolu olmalı.Her nefret edişimde nefretime anlarak bakan tek bi isim geliyo aklıma.
Çekip gitsek birbirimize katlanamayız diye ..
oturdukça oturuyoruz işde.

Olmazsa al burdan yak?

yazdığın herşeyi o kadar hissediyorum ki kollarım tavukların yoluk götlerine benziyo.Tüylerim diken diken oluyo.Anlıyorum,yardım edemiyorum.Ne sana ne de bana.Mutluluktan gözlerimizi kapattığımızı,direksiyondayken bazen,ya da kahkahalar atarak tişörtlerimizi çıkardığımızı,ya da bunları yalnızca senin yaptığın ve benim daraldığım zamanlarda ,senin eğlenmenin bana nefes açıcak boşluklar yarattığını biliyor ve yaşadığım her allahın günü muhakkak en az bir kez anıyorum.Seni herkese anlatıyorum. Bu hayat bana bir hediye verdi ve bunun için çok teşekkür ediyorum insanlara verilen hediyelerden sorumlu daire başkanı kimse ona.Durup durup o anları düşünüyorum.Her anı hatırlamak mümkün mü 15 yıl içinde yaşanan.Her anı hatırlıyorum.Her an anıya dönüşüyor aynı anda ve ben hepsini kaydediyorum bi kenara.Bunu ikimiz için yapıyorum.Artık hayattan zevk almakdan tamamen vazgeçtiğimizde,içimizdeki o bitmek bilmez eğlenme isteği dindiğinde,artık kendimizi öldürücek kadar bile gücümüz kalmadığında,ikimizin de yüzünde gülümseyen bir ifade kalsın diye.İŞ yerindeyim ve sana bunları yazarken ara ara gözlerimdeki fluluk görmemi engelliyor yazdıklarımı.Tüm bunların burda olmaması gerekiyor.İŞin aslı bize tüm bu olanların hiç olmamış olması gerekiyordu.Ama biliyorum ki geri dönme şansımız olsa en kötü ihtimalle başka tür hatalardan bi karışık yapardık ortaya.Çünkü kanımız galiba ters yöne akıyor.(kanımla ilgili çok derin bilgilere sahibim.)
Hayat, arkadaşım, en az bi düğün pastası kadar yalan...Biz değiliz.İnan bana değiliz.Bu dünyada yalan olmayan bir kaç şeyden biriyiz.
seni seviyorum.

G.

Mululuğun sahtesi olur mu?



Ümitsizliğe kapılma.

Müziği hatırla.

Saçlarının uçuşmasını.

Rüzgarı.

Gözlerini kapatıp gülümsediğin anları.

An.

Bir tek an için yaşadığını hatırla.
Uçuştuğunu, eteklerinle ve saçlarınla beraber.

Sahilde yürüdüğünü.

Ayaklarının kumlara batmasını, kumların ayaklarına batmasını.

Akşam olmasını hatırla.

Güneşin batmasını.

Beklediğini ve bulduğunu hatırla.

Şükrettiğin bir takım zamanlar yaşadın.

Az ve öz oldular evet ama değer dedin.

Gece vakti tam gaz giden teknede kollarını iki yana açtın, kahkahalarla gülerken montunu üzerinden çıkardın, tshirtünü üzerinden çıkardın, kahkahalarla gülerken kendine bir baktın ve güldüğünü gördün.

Mutlu olduğunu göğsün yanarak hissettin.

Lütfen bunu hatırla şimdi.

Olduğun yerden mutsuzluk duymak yerine, o mutluluğu anımsayarak yeniden hissetmek mümkün mü?

Tekrarla, mutluluğun sahtesi olmaz.

mutluluğun sahtesi olmaz.

mutluluğun sahtesi olmaz.

mutluluğun sahtesi olmaz.

mutluluğun sahtesi olmaz.

mutluluğun sahtesi olmaz.

mutluluğun sahtesi olmaz.

mutluluğun sahtesi olmaz.

mutluluğun sahtesi olmaz.

mutluluğun sahtesi olmaz.

mutluluğun sahtesi olmaz.

mutluluğun sahtesi olmaz.

mutluluğun sahtesi olmaz.

mutluluğun sahtesi olmaz.

mutluluğun sahtesi olmaz.

mutluluğun sahtesi olmaz.

mutluluğun sahtesi olmaz.

mutluluğun sahtesi olmaz.

mutluluğun sahtesi olmaz.

mutluluğun sahtesi olmaz.

mutluluğun sahtesi olmaz.

mutluluğun sahtesi olmaz.

mutluluğun sahtesi olmaz.

mutluluğun sahtesi olmaz.

mutluluğun sahtesi olmaz.

mutluluğun sahtesi olmaz.

mutluluğun sahtesi olmaz.

mutluluğun sahtesi olmaz.

mutluluğun sahtesi olmaz.

mutluluğun sahtesi olmaz.

mutluluğun sahtesi olmaz.

mutluluğun sahtesi olmaz.

mutluluğun sahtesi olmaz.

mutluluğun sahtesi olmaz.

mutluluğun sahtesi olmaz.

mutluluğun sahtesi olmaz.

mutluluğun sahtesi olmaz.

mutluluğun sahtesi olmaz.

mutluluğun sahtesi olmaz.

mutluluğun sahtesi olmaz.

mutluluğun sahtesi olmaz.

mutluluğun sahtesi olmaz.

mutluluğun sahtesi olmaz.

mutluluğun sahtesi olmaz.


Sin.

(cap)

12 Haziran 2008 Perşembe

Çukur kaz bana çabuk


12 Haziran 2008 Perşembe

çukur kaz bana çabuk.

tabanlarım su topladı, artık yürümek istemiyorum dediğimde, bana destek olduğunu sananlar tarafından yaşamak zorunda olduğuma inandırıldım ve daha iyi günler olduğuna inananlar tarafından saçlarımdan sürünerek ilerlemeye devam ettim.

ilerlemek?

bu ne demek?

gerçekten nereye doğru ilerlemekte olduğumuz konusunda hiç bir fikrim yok, aslında sizin de yok.

daha iyi günlerin bizi beklediğine sizin kadar inanç duymadığım için bana şaşkınlıkla bakan gözlerinizin çukurlarının arkasında beyin yerine hep bende olduğunu idda ettiğiniz hayal gücünden başka ne olduğunu söyleyebilirsiniz?

gerçekleri görmemek üzere yetiştirilmiş ve bu sayede inancınızı korumuş olabilirsiniz. ben yetiştirilemedim.
evet, çok uğraştılar.
genel geçer denen şeyleri, tüm o ahlak kurallarını, beklentileri ve yaşam sevincini içime koyabilmek için okadar çok uğraştılar ki, sırf onları üzmemek adına ben bile dönem dönem kendimi kandırabileceğimi sandım. kendisi inanmayıp, inananları yarı yolda bırakmamak adına emeklemeye devam eden tüm arkadaşlarım gibi..
işe girmek, dedikodular dinlemek, para kazanmak, maaş beklemek, sigortam yatıyor mu diye sormak, iş arkadaşı denen şeyin sahteliğine alışmak, kendi istediğin değil korunmak için takmak zorunda olduğun maskelerden seçmek..

seçtim, beğendim, aldım. telefonlarda pazarlıklar yaptım, mal aldım, mal sattım, fatura kestim, imza attım, sinirlendim. sahteliğimi unutup, içerisinde akşam birası ile bir nefeslik yer açarım ve bana yetebilir sandım. bir baltaya sap olmanın şart olduğuna kısa sürelerce kendimi tekrar tekrar inandırmayı denedim.
başardım. hahahaha.. başardım :)
hepimiz ne kadar da mutlu olduk.. diz boyu etekler diyarında diz kapaklarımdaki yaraları sakladığım sürece kimse gerçekten kimsin sen diye sormadı. ben bile.
kimsin sen?
kimsin, ve bizden ne istiyorsun?
önümüzdeki 5 sene içerisinde kendinizi nerede görüyorsunuz?
bunu sadece işe alırken soruyorlar.
ve siz "ben şu anda kendimi göremiyorum" diyemiyorsunuz.
kendimi yarın göremiyorum.
kendimi önümüzdeki sene göremiyorum.
hayır.
istenen cevap 5 sene içerisinde dünyayı ele geçirip paranın amına koymak istediğini uygun bir dille anlatabilecek cengaverler. uygun bir dilim yok benim, ancak dil çıkarıp kaçarım icap ederse.

şirket koridorlarında tıkırdayan ayakkabıların topukları "çimene yat" diye beynime beynime vurmasın diye, tüm bunları unutmaya çalıştım.
sadece para kazanmak için çalışmayanları anlamaya çalıştım.
her şeyin gerçek olduğuna inananları anlamaya çalıştım.
çalışmadım mı amına koduklarım? söylesenize..
bu kadar oldu işte.

yürümek istemiyorum işte. ilerlemek istemiyorum. durdurabildiğim zamanlarım var benim.
bu dünyaya göre değilim diyemeyecek kadar liseli değilim, amanın çok yaşlandım eyvah da, beynim aynı yerde sek sek oynarken ben ne yapayım?

bir çukur kazar mısınız? içine girip azıcık uzanayım..
0 yorum

11 Haziran 2008 Çarşamba

We may be the idiots who like to be the voluntary ambassadors of pain and suffering,unlike you.

is this darkness in you too?

waiting to be revealed?

what happens when darkness is revealed?

delirium, delicious.

don’t make me, please

(braininpain)



How come you disrespect that delicious delirium when you see one? How come you criticize people getting mad when in love and how come you not understand them when they destruct (or selfdestruct) ? How can you write about them not being mature enough to do this or do that? And how come you expect them handle all the buzz of that chemical reaction right? Have you seen anyone manage? I haven't.And I couldn't.

what is a vandetta?



"keep smiling, don't let them know that you're burning
stay cool or they will steal all that fire "

10 Haziran 2008 Salı

Douglas Adams der ki..

* A common mistake that people make when trying to design something completely foolproof is to underestimate the ingenuity of complete fools.

* Anyone who is capable of getting themselves made President should on no account be allowed to do the job.

* Flying is learning how to throw yourself at the ground and miss.

* He was a dreamer,a thinker,a speculative philosopher...or, as his wife would have it, an idiot.

* Human beings who are almost unique in having the ability to learn from the experience of others, are also remarkable for their apparent disinclination to do so.

* I don' believe it.Prove it to me and I still won't believe it.

* I love deadlines.I like the whooshing sound they make as they fly by.

* I may not have gone where I intended to go, but I think I have ended up where I intended to be.

*
I seldom end up where I wanted to go, but almost always end up where I need to be.

*If it looks like a duck ,and it quacks like a duck, we have at least to consider the possibilty that we have a small aquatic bird of the family anatadae on our hands.

*If somebody thinks they're a hedgehog, presumably you just give 'em a mirror and a few pictures of hedgehogs and tell them to sort it out themselves.

* In order to fly, all one must do is simply miss the ground.

* In the beginning the Universe was created. This has made a lot of people very very andgry and been widely regarded as a bad move.

* Isn't it enough to see that a garden is beautiful without having to believe that there are fairies at the bottom of it too?

* It is a mistake to think you can solve any major problems just with potatoe.

* Space is big.You just won't believe how vastly, hugely, mind-boggingly big it is.I mean, you may think it's a long way down the road to the drug store ,but that's just peanuts to space.

*The difficulty with this conersation is that it's very different from most of the ones I've had of late. Which, as I explained, have mostly been with trees.

*The guide is definitive.Realtiy is frequently inaccurate.

* The major difference between a thing that might go wrong and a thing that cannot possibly go wrong is that when a thing that cannot possibly go wrong goes wrong it usually turns out to be impossible to get at and repair.

* The mere thought hadn't even begun to speculate about the merest possibilty of crossing my mind.

* There is a theory which states that if ever anyone discovers exactly what the universe is for and why it is here, it will instantly dissappear and be replaced by something even more bizarre and inexplicable.There is another theory which states that this has already happened.

* Time is an illusion.Lunchtime doubly so.

* We have normality. I repeat , we have normality.Anything you still can't cope with is therefore your own problem.

* You live and learn.At any rate, you live.

before sunset

Çünkü genç ve aptaldık...Çünkü hayat bize değmeden yanımızdan akıp geçiyordu.Birtütsüyle yangın çıkarıp 40cc suda boğulabiliyorduk.Nefes almayı bile unutabiliyorduk,çünkü öyleydi işte,hızlıydı,sertti, firewall'larla doluydu kafamız, bulanıktı..ya da birdaha hiç olamayacağı kadar netti..Başlıyor ve bitiyordu.Şimdi hiç bir şeyi sonuna götürecek enerjim yok.Karnım ağrıyor.Belki bundan sonra hep ağrıyacak.Bir çok kişiye göre ben yeni bi hayata başlamış olabilirim..Bana göre ben bi hayat bitirdim.Bi gözde gömdüm.Geriye kalanla ilerliyorum gidebildiğim kadar..Bunun bir cevabı yok.Olanbiten herşeyin beni incitiyor olmasına bulunabilecek bir çözüm yok.Bu kendime verdiğim son şans.Şimdi okunmıuş kitapları yeniden okuyorum.Şimdi bildiğim müzikleri yeniden dinliyorum.Yenmiş yemekleri yeniden yiyorum.Sevdiğim insanları yeniden seviyorum.Gittiğim şehirlere yeniden gidiyorum.Şimdi havada uçuyor,raylarda ,suyüzlerinde yaşama ve ölüme karşı duyduğum aynı umursamazlıkla dolaşıyorum.Tartışmaları biliyorum.Olacakları biliyorum ,bütün duyguları,bütün korkuları..Korktuğum bişey kalmadı benim.Hepsine meydan okuyorum.Zaten olduğumdan daha kırık olmam mümkün değil.Umurumda değil.Herşeyi anlıyorum.Sözcükleri.Her dili anlıyorum,söylenen ve söylenmeyen herşeyi.Anlıyorum.Ama kavrayamıyorum.
Böyle işte.
Herşey oldu ve bitti.Çünkü gen ve aptaldık.Ama açılan hiç bir yara asla kapanmaz.

Şimdi burdayım bu insanlar beni görüyorlar ya.Ben bu insanları göremiyorum.Annemi göremiyorum.Kaprisleri göremiyorum.Evet yalan söylüyorum.Çünkü yalnız kalmak istiyorum.Çünkü benim gibi olanlar dışında kimseye tahammül edemiyorum.Onları sevmiyorum değil,görmek istemiyorum.
birşeyin içindeyim.
belki burada boğulacağım.
Ama yardım istemiyorum.

g.

life is over-rated??


Life is brutal to the sober.So they say.I believe it.I can't live without
it.
Its getting harder to stand.
stand.look.see.work.think.answer.anyhing.
It comes by default to not to beable to do these.

I don't want to be sober.

Its brutal.

7 Haziran 2008 Cumartesi


Şifreyi gir diyo ,eğer yazıcaksan gir şifreyi,diyorum ki giremem ben o şifreyi çok sakat..ama şifre bu değişmiyo işte,değiştirebileceğim yolları kaybettim.yazıcaksam giricem o şifreyi.başka yolu yok.parmaklarım klavyenin üzerinde gidip geliyorlar.hızlı.çok hızlı.
this is where you lose your mind...
Çok yoğun hissediyorum şarkıyı.hani yıllarca bunu özlemiştim ,uyuşturucuyu bırakmış olmaktan nefret etmiştim ya...artık müziği eskisi kadar yoğun duyamıyorum diye.şu an duyuyorum.karşımda bi post it de "mutluluğun sahtesi olmaz" yazıyor.bi kere daha inanıyorum.olmazmış.. mutlu olduğunu hissettiğin sürece nasıl mutlu olduğunun bi önemi yok
bir ömür deneyebilirim.
denerken ölebilirim.
ama bu durumu değiştirmeyecektir.
yine yanımda o var. S. bunca yıldır olduğu gibi.bundan sonra olacağı gibi.
her ne olursa olsun ,en azından bunun için müteşekkir olucaz.hep.

2 Haziran 2008 Pazartesi

fake can be just as good

hissettiğin sen misin ,yoksa gündüzü hiç istemeyen içindeki sen mi? dedi.evet oluyodu o sabah hiç olmasın öle kalsın nolur kalsın dursun burda zaman dediğim ama yan etkiler vardı muhakkak ,yan etkilerden muaf yaşarken, daha kolay yoruluyorum ve daha zor konsantre oluyorum,ama annem de adalet de böyle istiyor.böyle oluyor işte.
aslında yan etkilerden muaf yaşadığım külliyen yalan ama içinde bulunduğum durum bi gidiş tutturmamın gerekliliğii yönünde.
denge diyor etrafımda gördüğüm her nevi cisim.Dengede kal.
karda yürü
izini belli etme.
iki hayat yaşa ve bunu 24 zavallı saate sığdır.
nasıl yaparsan yap ama bunu başar.
ben de deniyorum ama hastalanıyorum.Yoruluyorum. başarıyorum.