28 Eylül 2008 Pazar

It's all gone dear,and it's all ok


Do you remember how we used to crush?
We don't ,anymore..
So please, know that things have already changed..
And the ne path you're goin'..
You know its the only way i wont follow.

Have a nice walk.

I am not a family gal.

26 Eylül 2008 Cuma

değişilmesi gerektiği palavrası

Neden,ölmek zor diye mi?
yoksa yaşamak zor diye mi?
ben onların elinin altında barınamıyorum.sana daha önce de söyledim,sen de söyledin biz farklıyız.ben hiç bir zaman doğru olduğumu varsaymadım,ben yanlış olduğumu başından beri biliyordum.bir adet ayrıksı otu olduğumu,göze çarptıkça yolunmaya çalışılacağımı,ve bunu bildiğim için göze çarptımçünkü el değince tür değiştiren bir ottum,ısırgan otu mu? topraktan öylesine uzanan bi sopa mı? bilmiyorum farketmez.böylesi güzeldi benim için.şikayet ettiğim her anda bunu bildim,bu yüzden yazılı şikayet ettim,bilerek seçilen yolda şikayet caiz değildi çünkü,yazardım,şikayet etmeme katlanamayan okumazdı,ama pek de böyle olmadı gördüğün gibi ,yorumlara da bakıcak olursan bir sürü kendini bilmez (hele bir tanesi var ki yayınlamadım) nedense çok ciddiye alıyor yazdıklarımı,pek tabiiki onun sorunu.
evet bir inadım var.onlar gibi olmak sana iyi gelicekse,pek tabiiki ol ,senin için iyi olan buysa ,benim için değil.iğreniyorum onlardan.hepsinden.onlar gibi doğsam bile bunu değiştirmeye çalışırdım.ben iyiym böyle.yani aslında durum şuymuş.beni tanımışlar.sen kaçmalısın.
kaç.

not: şu son yaptığın, aranız kötüyken bunu da iliştirivereyim ki bi daha hiç düzelmesine benzedi.anlam veremedim.şimdi ben dinlenmeye çekiliyorum.demem o ki...aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor.

not2: ben yanlış ama iyi bir insanım.
not3: annem şu son yazını takdir etmiş ve x bile düzelmiş demiş.sağlamayı sen yap.

22 Eylül 2008 Pazartesi

Tells it all


Blue Nix -Bjork

Blue Nix- (features a harpsichord)

"7 was closer & it has no end I freeze it for now and I follow in blue..nothing as gentle, blue as an icecave, closer than ice, closer than ice...Colder than sorrow, more than you know, I want to believe it, there is nothing as cold....There is nothing as cold as you and an icecave, I touch and you melt down, I touch and you melt down, you don't even know it, how much I want to believe it...you you you are so wrong..."

sick of it all

Artik kimseye aciklamalar yapmak istemiyorum.Bağirarak kendimi anlatmaya çalışmak;dev önyargı duvarlarına vurmak,dev ön yargı duvarlarında parçalanmak..Ben iyi bir insanım.Her zaman öyleydim.Hakkımda konuşulan bunca şeyin nerden çıktığını,neden sürdüğünü anlamıyorum.Bunca insanın bir tek benle bu kadar sorunu olmasını anlamıyorum,annemin herkesi kendi tarafına çeken hafızlık yeteneğini,buna karşın benim boğazımdaki damarlar kabararak neden bağırmak zorunda olduğumu anlamıyorum.Artık anlamaya çalışmak istemiyorum.Birazdan bir şehirler arası otobüse binicem.Binicez.Ben ve kedim.Tek umudum o otobüsün ankaraya varamaması.Benim bitirmeye cesaret edemediğim bu oyunu birilerinin bitirmesine ihtiyacım var.Bu açık bir çağrıdır.Artık öldürülmek istiyorum.Ne şekilde olduğuyla ilgilenmiyorum.Ne zaman olduğuyla ilgilenmiyorum.Uzaylılar tarafından kaçırılmayı ummaktan çok yoruldum.Çaresiz hissetmekten,bir türlü kendimi toplayamamaktan,kurtulamamaktan çok yorgunum.
Üzgünüm tatlım,sipariş ettiğin yeni yazının,her nevi yeni yazı ihtimaline bir darbe niteliğinde gelmesini istemezdim ama dayanıcak gücüm kalmayalı çok oluyor.Aslında sen de biliyosun.Her zamanki gibi tek söyleyebileceğim,hiç bir kötü niyetimin olmadığı.yazmaktan sıkıldım.alışmaya çalışmaktan sıkıldım.yaşamaya çalışmaktan sıkıldım.şüpheden yalandan güvensizlikten sıkıldım.yalan söylemek zorunda bırakılmaktan sıkıldım.bana kimse bu konuda hiç bişey söylemesin,açık elle oynamanın bana neler yaptığını ben biliyorum.söyleyecek bişeyim kalmadı benim.dünya bensiz daha güzel olucak.

7 Eylül 2008 Pazar

Happily Divorced

Böyle daha iyi.daha hafif.bu benim tarzım mı yoksa savunma mekanizmam mı bilmiyorum.ama boşanmaya yalnız gidiyorum..şimdi hayatımdaki başka insanları düşünüyorum..annemi,kardeşimi,s.'yi..boşanan onlar olsaydı nasıl olucaktı? (Maaile gidilen piknikler gibi?) (iç karartıcı,ne kadar trajik o kadar iyi?)Böyle değil ondan eminim.Bu yalnızca benim tavrım da değil,benimle ilgili olaylara herkesin tavrı böyle,basit.Sanki eğlenmeye çıkar gibi çıkıcam mesela o gün evden,ya da en fazla ,geçiceğimden herkesin emin olduğu bi sınava gider gibi,bittiğinde annem ariycak,yalnızca sonucu merak ettiğinden,beni merak ettiğinden değil,ben nasıl olsa iyiyimdir.S. büyük ihtimalle böyle bi günden haberi bile olmadan takılıyo olucak orda,çünkü büyük ihtimalle ciddiye alıp ben söylememişimdir,ya da öyle ciddiyetsiz söylemişimdir ki o da sallamamıştır.Pek tabiiki daha önceki örneklerde de gördüğümüz gibi bu durumdan dolayı ben kimseyi suçlamayacağım,çünkü bunun böyle olmasını ben istedim.İçim bi şekilde rahat.Kendime yetemediğimi söyleyebilecek bi çok kişi olduğunu biliyorum bu hayatta,ama umrumda değil,ben gerçeği biliyorum,hayatım boyunca herşeyin altından tek başıma kalktığımı,yardım kabul etmediğimi,ve acımla başedebildiğimi biliyorum.O yüzden bana neden ve nasıl bu kadar cesur/aptal olduğumu sormasın kimse.doğanın bana by default verdiği bi sezgi bu,yiyemeyeceğim yarağın altına yatmam'dan ziyade, altından kalkamayacağım bişeyle henüz karşılaşmadım.Bazen bu durum bana bir lanet gibi de gelse,bu zihin ve beden eğitiminden memnunum.Acıyla başedebilirim.o yüzden teker teker gelmenize gerek yok,hep beraber gelin.

6 Eylül 2008 Cumartesi

famous red rider

It's four in the morning, the end of December
I'm writing you now just to see if you're better
New York is cold, but I like where I'm living
There's music on Clinton Street all through the evening.

I hear that you're building your little house deep in the desert
You're living for nothing now, I hope you're keeping some kind of record.

Yes, and Jane came by with a lock of your hair
She said that you gave it to her
That night that you planned to go clear
Did you ever go clear?

Ah, the last time we saw you you looked so much older
Your famous blue raincoat was torn at the shoulder
You'd been to the station to meet every train
And you came home without Lili Marlene

And you treated my woman to a flake of your life
And when she came back she was nobody's wife.

Well I see you there with the rose in your teeth
One more thin gypsy thief
Well I see Jane's awake --

She sends her regards.
And what can I tell you my brother, my killer
What can I possibly say?
I guess that I miss you, I guess I forgive you
I'm glad you stood in my way.

If you ever come by here, for Jane or for me
Your enemy is sleeping, and his woman is free.

Yes, and thanks, for the trouble you took from her eyes
I thought it was there for good so I never tried.

And Jane came by with a lock of your hair
She said that you gave it to her
That night that you planned to go clear

Sincerely, L. Cohen




(Salut F.)

3 Eylül 2008 Çarşamba

Panic to-get-her


Posted in us on Sep 03, 2008 at 6:54 PM
Current mood: relaxed by digipache

Ve bulduğum muhteşem çözümün görüntüsünü hatırladıkça ben,
Aslına ulaşamamanın sıkıntısına da çözüm olduğunu anladıkça bunun,
Gelip-geçenler arasına giren düşüşlerden birinde üşüyoruz yine…
Kaç kayıp düş vardır, içlerinde kimlerin uyanamadığı !?!
Kaç kabusçu!
Kaç sen de geliyoruz…
Sendelemeden kaçsan da, seksen de muhteşem “bi şekilde” geliyoruz dünya…

Karanlık olasılıklar altında bronzlaşmak ve pırıltıyla üzülmek*
ya da olmuşa ağıt yakmak-dağıtmak kendini bunlarla**,
gelenekler dışında afallayanlar için mümkündür.
Aşk varoluşumun sarsılmaz geleneğiyken bende, sektiğim denizler, karıştığım bulutlar, sarıldığım ağaçlar ve uzadığım boşluklarda yine de nefes alabilen bir uzaylı olduğumdan şüphelenmekteyim ben de sizin gibi: “venolicious”… ve bu düşteki anti-panik kalkanlı süratimin sürtünmesinden alevlenirken maddenin immortal halindeyim.
Şüpheci bir uzaylıyım / suspicious
Şüpheli bir dünyalı / sus-pus-us
Varlığında özleyenim, yokluğunu göstermesin tanrı…



* yalnız gitme! olasılığı ( n ) >>>>>> n=sen(den öperim : )

** “yalnız gitmek” kararı çoktan verilmişse ve bihaber kılıp ötekini bu karardan, (b)oyalamakla onu, ansız hücumlarla bitirmekse yani savaşı, panik bombaları patlatmaksa semasında, bu beyin ölümleri ülkesinin kıyısına vurur bizleri ve orada turizm gerçekten patlaktır!

Digipache