24 Mayıs 2008 Cumartesi

I Fuckin' Hate Anonymous

Neyi bekliyorsun? Neden etrafına bakınıp duruyosun? Neyi bekliyosun? Gördüğün o küçük delikler içlerine sular dolsun diye varlar.Giysilerini sakın çıkarma.Sakın üşütme. Sakın,sakın nefes almayı unutayım deme.
Kimi seversen sev, mutlu görünüyorsun...Bircanın da dediği gibi,kime aşık olduğun aşkın umrunda olmuyor.
Kendimi sersemlemiş hissediyorum.Bugün çok parlak çok turuncu.Ananas tadında.Asitli.Sigarayı içime çektiğim zaman genzim yansın istiyorum,yoksa sigaraya neden ihtiyacım olsun ki..
makinaların savaşına şahit oluyorum her gün.Her geçen gün.Çok hızlı hareket ediyorum.Bu dünya için çok fazla hızlı.Bu dünya için fazlayım ben.Çokum.Hızlıyım.Yavaşım.İyiyim.Kötüyüm.
Suya doğru ilerliyor. Onu hatırlıyorum.Güneş doğmadan önce oturduğu sağına soluna uzun uzun baktığı o kayayı da hatırlıyorum.Ben uyurken.Hayat ben uyurken akıp geçiyor .Doğal olmayan bir şey var burda.Doğal olmayan ne demek ? Seni terkedicektim aslında diyor.Seni terkedicektim,istediğin ne ki senin? Keşke beni terketseydin.Ne olur geri dönme yazıyor taksimin duvarlarında.
senin sesin.Ben inanılmaz değilim.Sesin çok çaresiz.seni duyuyorum.Kanamayı duyuyorum.
Onu şimdi hatırlıyorum
doğal olmayan bir şaka bu.

22 Mayıs 2008 Perşembe

on fire

Herkese sinirleniyorum.Artık insanlara hiç tahammül edemiyorum.Beni anlamaya yaklaşabilecek bir kaç kişiyi de olabildiğince uzakta tutuyorum.Artık insan olmak istemiyorum.Beni sevip ayağıma bağ olucaklarına benden nefret etsinler istiyorum.Varlığımdan rahatsız olsunlar.Korksunlar benden.Zararlıyım ben.
Rüyamda mor bir viski deresi vardı.Kenarında durdum.Bugün dün hissi veriyordu.Bi adam gördüm.Kollarında yanan dövmeler vardı. Yanan aslında dövmeleri değilmiş.Öyle söyledi.Neyin var dedim? Canın mı acıyor? Yardım edebilir miyim?
Kendi sesim onun içinden "bana kimse yardım edemez." dedi.haklıydı/m. Kimse kimseye yardım edemezdi bunu uzundur biliyordum, bu rüyaları gördükçe kendime burda ne işim olduğunu soruyorum...Viskiden mor nehirler varsa gidilebilecek ben ne sebeple burda bulunuyorum??Annem diyor ki eskisi gibi yaşamaya tekrar başlarsam bu sefer hayatta kalamazmışım.Ona öyle yaşamayı hiç bırakmadığımı söylemiyorum.Onu üzmek istemiyorum.Beni üzmek de istemiyorum ama ortada iki -veyadaha fazla kişi varsa- ve birinin üzülmesi gerekiyorsa, hemen sorumluluğu üzerime alıyorum.Dövmeleri yanan güzel adam avcumun içine dokunuyor sanki değmiyormuş gibi uykumda...serin bişey hissediyorum.Serin ve güzel bişey.Sıcak suyun arkasından soğuk suyu açmak gibi.Eflatun ve mavi hiç dekuşa benzemeyen kuşlar uçuyor ve fuşya kelebekler.Her şey çok güzel burda...Burdan aşağıya inmeyi hiç istemiyorum.Ama telefonun alarmı çalar...İşe gitmek gerekir...Uyanmak ,anneye cevaplar vermek, arkadaşa açıklamalar yapmak, insanların aptallıklarına üzülmekle eş zamanlı sinirlenmek...Bu dünya bensiz çok güzel döner diyorum içimden...Bi yandan da bi anını bile kaçırmak istemiyorum pause tuşu olsa basıp biraz uyicam, pause edemiyorum..Çıkıp eve gitmek istiyorum.Fuşya kelebekli rüyaları görmek,ingiltereden mail gelmiyor işte.Mail gelmiyor. Ben çıkamıyorum.Aklımdan geçenleri herkes bilsin istiyorum.Herkes bilsin ama beni yine de anlayışla karşılasın.Sevsinler hatta beni..Neden sevmesinler ki ?? Kimyasalım ben diye mi? İyi biriyim ama işte,bu gerçeği ne değiştirecek??
Eve gidicem.Orda kelebekler yoksa....Bu rüyayı bi daha görmek istememekten korkuyorum...Gerçek bana saldırmayı sürdürüyor ve gardımı düşürmeden daha ne kadar dayanabilicem bilmiyorum.İçimden arka arkaya tekrarlıyorum.Gardını düşürmek adapte olmaktır.Adapte olmak onlardan biri olmaktır.
Gardımı düşürmek istemiyorum.
O rüyaları görmek istememek istemiyorum.
Hiç o kadar karmaşık değil aslında...
Anlaşılmak istiyorum..hepsi bu..
G.

sandinista

Annemle televizyonun basina oturmusuz annem en sevdigi diziyi izliyor ve dizinin kötü adamina beddua ediyor..egleniyorum.aslinda kötü adamlari severdim.ama anneme belli etmezdim bunu.üzülmesini istemezdim cünkü..daha cocuktum.ama biraz büyüdügüm zaman cok üzdüm annemi.bilmem belkide o kötü adamlar gibi banada beddua etmistir annem.ama sanmiyorum ne olursa olsun sever beni.annelik böyle birsey sanirim..affediliyorsun bir sekilde..

Hep sevdigim ve üzülmesini istemedigim insanlari cok üzdüm.elimde degildi bu.bir cesit hastalik iste.ve ne kadar daha sürecek bilmiyorum.



Gecen ay 28 yasima bastim.hayal edemecegim bir yas.sanki tilt oynuyorum ve o kadar kendimi kaprirmisim ki , o kadar cok sayi toplamisim ki , birisi gelip dürtmese ne yaptigimin farkina varamayacagim gibi.bu kadar cok yasamak istedigimden emin degildim cok uzun bir süre..



Ama kendimi bile sasirtan seyler yapiyorum.

İlk önce istanbul"a döndüm.sonra daha düzgün bir hayat yasamaya karar verdim.eski arkadaslarimi ve aliskanliklarimi biraktim.kendimi yazmak istedigim kitap icin yogunlastirmaya baslamistim tam..ama tam o sirada biriyle tanistim.herse cok hizli gelisti.evlendik.evet evlendik.

Buna pisman degilim.sonucunun ne oldugunu ilk günden bilsem bile onunla evlenirdim.

Garip bir sekilde kendimi huzurlu hissediyorum yaninda..o hersey bitince gelip yanima uzaninca ,sarilip ona uyumak herseyden co uzaklastiriyor beni.hayir hicbisi toz pembe degil.olmayacakta bunun farkindayim.yipranacagiz zamanla.cünkü bir gecmisimiz var.insan yeni bir hayata baslamak isteyince unutmak istedigi seyleri sildirebilse keske o filmdeki gibi.



Hep bir sekilde üzülmesini istemedigim insanlari cok üzdüm.elimde degildi bu desemde aslinda elimdeydi.ama belkide umrumda degildi kimin üzülecegi.cünkü hayat bana kötü davraniyordu ve bende karsiligini veriyordum..fazlasiyla..



Simdi birinin beni cok üzmemesini ümit ediyorum.gardimi indirdim cünkü.en ufak bir yalan , ufacik bir bakis , bir söz canimi ck acitiyor..ve ben üzdügüm o insanlari artik anliyorum.özürlerin bir faydasi yok cünkü özürlüler kabilesinde yasiyorum..

20 Mayıs 2008 Salı

moaner

Yolda sıcaklık dalgaları halinde ilerliyor.Tatlım,beynindeki herşeyi sil.Hepsini geride bırak.Yelkenliye atla ve süzülmeye başla.
yüksek bi noktada birleş akanlarla ve ilerle.
bi gülümseme yerleştir yüzüne.
bi süreliğine kal burda..
seni biliyorum.Bana senden bahsettiler.
hava boşluğunda seni bekliyordum.
küçücük deliklerde.
ve herkes seni tanımak istiyor.
körlerin ötesinde ve yeni beyaz laçkalıkta
şehre doğru kayıyorlar
gölgeler senin durduğun yeri kıskanıyor.
o yine telefonda.
çok uzaktan arıyormuş.
lüzumsuz duygusallıklardan uzak durmak istediğimi söylüyorum.
uzaklara dalıyor
bişeyin peşinde yine.
hayvansı bişeyler
damlarda dolaşıyorlar
burda bulunmuştum diyorlar
herkesin bi miktar eksik olduğu bu yer
eskiden insanlar yaşarlarmış buralarda
ama şehir bizi seviyor
koruyor
uzaklaştırıyor
ya da bombayıtam ortamıza atıyor.
patlamaya bayılırız diyor kalabalıklar.
şehir onları seviyor
şehir herkesi sever
herkes gülümsüyor.
gülümsemeleri beni duvardan duvara vuruyor.
gölgeler gibi.senin içinde durduğun.
karanlıkta evrim
ve süper çocuklar
zamanın yaşlı olduğu o yerde
zamanın herşey olduğu
herşeyin başladığı o yerde
dünyaya döndüğümüzde
toprak rüzgar ve ateş
büyük siyah metal duvarlar düşüyor
aklımdaki güneşi çıkarıyorum
ben şehrin üzerindekii güneşim
metal benim
lekesizim
plastiğin içindeki sütüm ben.
karton kutulara basılıpyalnız bırakıldım.
dolunayın tam altında
yapabildiğim tek şey
uyanık ve çıplak
yerde yatmak
fayansta.
geceleri
öksüren çocuklar
sürekli su doluyor içimize
sürekli
asla
bi daha asla
telefonunun numarası denizin öte tarafında süzülüyor.
aramızdaki okyanus açılıyor.
ben musayım
aramızda umursamaz bir sessizlik var

ve aşk
aşk
aşk

aşk şehirle yürür
şehir sevgililere bayılır

beni sen yalnız bıraktın
dolunayla


sonra da
sen buldun.

skym

telefon elimde.köşeleri yuvarlaklaştırıyorum.
hala hayvanları besliyor musun??
senin boğuk sesin..bu ideal beyin
içinde...
ve kablolar giriyorlar içeriye.
bizi açıyorlar.
kapatıyorlar.
şehrin altında kayıp gidiyorlar.
kayıp.
üzerimizdeki şehirde atılan tüm adımlar
ve yine
senin sesin..
bi daha aramanı istemiyorum.
hala hayvanları besliyor musun??
boğuk delilik.
sakin.
istila et onu.
bunu bir kez daha yaşayamam.
onu sevdiğini söyledin.
onsuz asla yaşayamayacağını.
onu asla incitmek istemediğini...
onu incittiğini biliyorsun
kaç hayat yaşadın?
kaç kişiyi incittin?
bu yere kaç kez geldin?
ne kadar çok istedin?
onu sevdiğini söyledin...
asla incitmeyi istemediğini...

12 Mayıs 2008 Pazartesi

Sin is back.I am not.(there)

S. geri döndü. Bir süre için...Ve sonra birbirimizden ayrılıcaz.Belki de daha önce hiç ayrılmadığımız kadar uzun bir süre için..Yine de nedense bu sefer hiç de birbirimizden koparılmış hissetmiyorum bu sefer.Bu sefer sanki her ikimizde olmak istediğimiz/ olmamız gereken yeri kendimiz seçtik,ve istersek geri döneriz.Güzel bi yaz geçiriceksin S. Ben de isyanımın doruk noktasına ulaşıcak olursam bu arada,biliyorsun geleceğimi..
Bu hayat ikimiz içinde çok zor oldu ...Başından beri.Herkesin iyi kötü üstesinden geldiği şeyleri bi biz beceremedik belki de...En azından bu cehennemde tek başıma yanmadığımı biliyorum.İyi ki vardın...

Akşam görüşürüz.

8 Mayıs 2008 Perşembe

Bugün yarını gömer mi?

Yapıcak bişey yok ben de yazıyorum. Merak ediyorum.Bugün yarını gömer mi? Burdan bakınca öyle görünüyor.Böyle sarkastik bi orospu çocuğu olmayı ben seçmedim...öyleyse nasıl bu hale geldim?Neden baktığım her yer bu kadar karanlık ? Enerji saçıyorum,öyleymiş. Karanlığı enerjiye dönüştürüyorum.Bir çeşit converter benim beynim.Gözlerim de projeksiyon cihazları.
Merakediyorumm ,Nerdesin?? Nerdeyim? Neler olduğu hakkında hiç bir fikrim yok benim,kalıcaksın dimi dediler..kalırım tabi dedim.Kal nolur.Kal nolur denen onca insan şimdi neredeler?
Yorgunum.Kendimi yoruyorum.Beni hayat falan yormuyor.Trafik iş güç gürültü stress..beni ben yoruyorum.Bazen biraz da sen yoruyosun...Onlar da yoruyorlar,ama bu benim beynimin filtresinden kaynaklanan bir arıza.
Sevmediğim insanların isimlerini bile söylemek istemiyorum ben. Neden bilmiyorum.Şey diyorum mesela yan masadaki adama.Şey. Bir şey'den ibaret benim için. Keşke bi bardak jack kola olsaydı.soğuk.Hava çok karanlık.Ama akşam olmuyor.Jack kola harika olurdu.Ya da burdan çıkınca bir yerlere gitmek bişeyler içmek.Belki aklıma gelen diğer ihtimaller beni korkutuyor ama gece öyle üşümek ve böyle terlemek de korkutuyor.
Ve hala senden haber yok.Hala jack kola da yok. Batsın bu dünya.

Black Manifesto

love, prepare yourself to shine i have no other way you should know by now no, there’s no reason to hide we all know you’ve got pain we all know you’ve got pride i really love your pride as i see my reflection shining from the corners of your eyes yes, it’s my philosophy that when i believe in you, i believe in me, i believe in me love, i’m tired of nostalgia, it’s just trapped imagination i’m happy with right now no, it’s not that i’m afraid of something i may find it’s just all those designs we put on everything once we’ve had the experience romanticized until it’s worth a while my love, i want to know the truth i want an empty room that i can scream in don’t have to believe in my love, i want to be myself but not all by myself, not all by myself yes, it’s my philosophy that when i believe in you, i believe in me, i believe in me love, i don’t know how to say it felt good to walk away take back some of what is mine ‘cause it’s hard to see you shine ‘cause it’ hard to see you shining (e) when i’m here slowly dying you know i don’t feel proud to be so selfish i don’t really mean to bring you down (yes, it’s my philosophy that if i'm accepting you you're accepting me......) yes, it’s my philosophy that when i believe in you, i believe in me, i believe in yes, it’s my philosophy that when i believe in you, i believe in me, i believe in yes, it’s my philosophy that when i believe in you, i believe in me, i believe in me..

olan biten

Bana benziyorsun dedi. Bunu zaten biliyordum. Uzun zamandır kimse bana bilmediğim bişey söylememişti. Ama bişeyler söyleyen insanların çoğu ne dediklerini kendileri de bilmiyorlardı.Bunun farklı bir hissi vardı.Neler olacağını görüyor ve bana söylüyordu.Neler olacağını ben kendim de biliyordum.Ama ilk defa benden başkası öngörüyordu.Bu iyi bişey dedim kendime.Öyleydi herhalde.Bu ilk duvarlara konuştuğum değildi pek tabii ve yine elbette altından kalkabilirdim.Bunu kalp kırmadan yapmayı da denerdim.Ama kalpler her zaman kırılırlardı işte.Kırılmışlardı.Ağırlığını taşımıştım biliyordum.Onlar o kırıkları atlattıktan çok çok zaman sonra bile,ben hala o kırıklara basarak yürümüştüm.Yürümeyi bırakmamın nedeni buydu zaten o zamanlar da. Durmuştum .. Uzun uzun… Etrafı izlemiştim. Durmamın bile insanların ilgisini çektiğini görmüştüm. Kaçmak, durmak ,ilerlemek ,yürümek üzerimdeki laneti kaldırmadı pek tabii ki.

Şimdi bununla baş edebilir misin diyor bana. Baş edemeyebilirim ama onların baş etmesini nasıl sağlayacağımı biliyorum artık. Bana gelince, bişeyle baş edememek durumu pek günlük hayatıma yansımaz oldu artık. İnsan olan yerlerimi iç ceplerimde taşımam gerektiğini biliyorum artık.
Bi yandanda şöyle sarkastik bir yaklaşım mevcut tabii...bana ne ulan?? Benim ne derdime ki incinmeleri, ben bişey yapmıyorum ki...Bu da denk geliyo bazen super ego duvarlarımda vurdukları noktalara....ne yani, bu kadar şuursuzca acele etmişse,gözünü açıp etrafa bi kez bakmamışsa,ve ben de böyleysem şöyleysem dikkat dağıtırsam ,benim sorunum mu bu? Kurban olun lan bana! Hemen olun...
böyle bişeyler işte.
kafa karıştırmak falan diyolar,şöyle içeri buyursunlar da görsünler aslında karışık kafa nasıl olurmuş.yaşıyoruz işte bi şekilde.yaşayabiliyolarsa yaşasın onlarda ,kimseye tehtid olduğum yok ki benim.
I wanna be myself,but not all by myself...
böyle işte.

7 Mayıs 2008 Çarşamba

mayıs 2006'dan mektup

Tedbirli olmak icin zaman yok.Hareketlerimi gözden gecirmek bir lüks,kendini saflaştırmaya calışmak bir zaman kaybı. Herhangi bir şeyi ya da onun tam tersini yapmakta özgürüm.Sonuclarına katlanabildiğim sürece.Kendi deliliğim ve öfkem icin verebileceğim bir cevap yok.Kendi rezil düşüncelerim icin yapabileceğim bir acıklama da yok.Senin kanınla yazarken durup kendi yönümü belirleyerek zaman harcayamazdım.Sokağa her cıkısımda ,her pencereden bir emir yayınlanıyor.DEĞİŞ! SAFLAŞ! DENEYİM KAZAN! GERİ CEVİR! DAĞLA! YAK! KORU! ÖĞRET!

İnan bana!

Harekete gecmeliydim.Ve hızla. Bu benim doğam.İstersen bana doktor frankenstein de. Bir araba kazasının orta yerinde uyandığım cok oldu benim. Sağa sola sacılmış kollar,bacaklar,herkes huzur bulmak icin yalvarıyor. En az onlar kadar paramparca olduğumu görmüyor musun? Bu harapolmuş dünyada sahip olduğum tekşey bir kutu zamk.Dizlerimin üstüne cökerek o harabenin icinde parcalar ayıklıyor,onları birbirine yapıştırmaya calışıyorum.
Gücsüzlüğümü tüm ihtişamıyla selamlıyorum.Şunu bil ki , bir çok öğretmenin de yaptığı gibi ,benim verdiklerimin coğu da basit olarak artık taşıyamadıklarımdı.Çöp depolarımın bittiğini hissediyorum. Sonunda öykülerden başka hibir şey kalmayacak bana.Belki de yayılan dedikodular uçağına binecek ve dünya icin ettiğim dualara bir son vereceğim...



g.

6 Mayıs 2008 Salı

mordor'dan notlar

Yüreklere korku salan patron odasında. Herkes fısıltıyla konuşuyor.Çok eyleniyorum.Neden bu kadar tuzum kuru sanıyorum bilmiyorum..Olan biten herşey acaip komik geliyo.Süper bi sabah geçirdim.Hiç bir ork keyfimi kaçıramaz bu sabah.Aslında seviyorum adamı.Komik bulduğum herkesin bu kadar korkuyor olması,ya da çekiniyor... her ne ise. Ama aslında bu benim ayaklarımın yerden on santim yukarda takılıyor olmasından kaynaklanıyor olabilir.

iş hayatımdan notlar :D

Klavyemden cehennemvari sesler çıkıyor.Yazma isteğiyle beraber yazarken insanları rahatsız ediyor muyum acaba paranoyasıyla da başaçıkmak zorundayım.Ne yapıyor olduğumla ilgili bi fikir oluşturmalarının mümkün olup olmadığından ziyade daha ne kadar zaman bu da böle bizim deli kız işte imajıyla yaşayacağımı merak ediyorum.Bu gittiğim her yerde böyle.Bazen kendime dürüst olmamın yeteceği,başkalarına o kadar da dürüst olmamın gerekmediğini kendime hatırlatmaya çalışıyorum ve fakat dilime tüneyen bu doğrucu davut tonu gitmek bilmiyor.Bu insanlar bütün bu karmaşayı nasıl idare ediyorlar?? Rekabet, maskeler takmak zorunluluğu , mesafe koruma durumları falan...Benden adam olur mu sorusu durup durup beni duvarlara vuruyor.
Şu son günlerde x işinin bitimini kutlamak için hep beraber dışarıya çıkmaktan bahseder oldular.Tahmin edersiniz ödüm patlıyor.Ya içkili bi yere gidilirse??? Ya içersem? Ve biraz daha içersem? Ve biraz daha? Ve birazdan fazla dürüst olursam? Yine deli kız diye sevmiyolar beni belirli bi seviyeden sonra.Tecrübeyle sabit biliyorum bunu.
Saat yedi bucuk oldu
Çıksak mı g?
Ne iyi olur gerçekten..

klavye mi kavalye mi?

klavye sorunum hawlett packard tarafından çözülmüş bulunuyor. Şöyle ki takriben 1920 yılından kalma hp bir klavye laptopuma eklenti olarak beni muhtemel iyi ve kötü huylu urlardan kurtardı.
kavalye sorunum aslında bir sorun olarak yer almıyor şu ara hayatımda.Zaman zaman beni intiharın eşiğine kadar getirip bir iki üç hooop diye üstünden atlatıyor belki ama zaten hayatımın heyecandan muaf geçmesi durumunda dört kilo c4 gibi patlayabileceğim herkes tarafından bilinen bir gerçek.

İnsanları gülmekten öldürebilecek- gerçekten öldürmekten bahsediyorum- bir çeşit serikatil olma planları yapıyorum.(Bundan daha önce hiç yoktu). Çünkü anlamış bulunuyorum ki kimse bana doğumgünümde balkonuma kurabileceğim bir makinalı tüfek getirmeyecek, ve bu izinleri denetleyen insanlar da bana ruhsat vermek istemeyecek kadar aklı başında tiplerdir sanıyorum.
Burdaki insanlar - ki aslında çok iyi insanlara benziyorlar - ama s. nin de dediği gibi ne zaman iyi bir insan görsem bunların derdi ne ki diye düşünmekten kendimi alamıyorum- temel olarak benim sık sık kahkaha atan korkunç negatif bir insan olduğumu düşünüyor olabilirler.Kendimi rasyonalize etmek için nietzscheden çok hoşlandığımı söyledim ama bu bir yalan.Yine de düşünülmesi gereken bir"fact" var ki,böyle olmamın bir sebebi vardır herhalde.
Şimdilik bu kadar.
Hahaha
iş hayatımdan haberleri yazmaya devam edeceğim.

Not: Klavye sorunum çözüldü ama bir mausum yok ve laptopın dokunmatik şeysini kullanıyorum.Next mission : yeni bir maus edinmeliyim.

5 Mayıs 2008 Pazartesi

pek sevgili günlük

Klavyesinin bazı harfleri basmayan bi bilgisayar aracılığıyla, bir kekeme edasıyla ,sıkıntılar içerisinde, dünyevi hayata" dünya için küçük ama benim için büyük" bir adım attığımı bildirmek isterim.Keyfim son derece yerinde fakat bu klavyenin verdiği sıkıntı bende küçük bir ura sebep olabilecek boyutlarda.Benim gibi yazarken akan insanlar için son derece sakıncalı ve bir yolu bulunup derhal sakınılmalı bir sorun..
İlkokul servisinde uyuyan birinci sınıf öğrencileri gibiyim.Öğleden sonra uykum geliyor ama pek tabii ki alışacağım, ya da tuşları sabit gücünde bir daktilo talebinde bulunacağım.Son derece hızlı yaşamımın- kafamın içindeki hızdan bahsetmekteyim- geriye bir uyku sersemliği kaldı.Elbette ki bu uyku sersemliği bana son dönemde peydah olan bi illet değil.Ama nerde ve nasıl edindiğimle ilgili fikir sahibi de değilim.Zira kurtulabilinir mi bundan yoksa ilelebet bir yastıkta mı sersemliycez öngöremiyorum...
Tam şu anda canım brazillian nights adlı yüce kokteylden istedi.Bence çalışanları motive etmek için bir bar bulundurmalılar burda.Ben masamın bir kısmını bu işe bağışlayabiliim mesela.Dar alanda kısa paslaşmaya son derece aşina bi bünyeye sahibim.Ve fakat birşeylere hızla aşina olabildiğimden kelli kafein bana uzaktan gülümsüyor yüzünde uykulu bi ifadeyle.
Ona geri el sallardım ama kolumu kaldıracak halim yok sanki....
iyi uykular türkiye...bilirim bayılırsınız uykuya...