hadi gel ,
seninle bi yürüyüşe çıkalım.Girişemediğimiz her şeyin üstesinden paranoyak öfkemizle gelmek için telefonlara çıkmayalım mesela kilitleri değiştirelim.Kendimizi delik deşik ederek bi yere varamadık onları delik deşik edelim bu seferde.bazen arkadaşım olan seni çok özlüyorum.geri kalan zamanlarda kendimin kim olduğundan pek emin değilim.seninle konuşurken kelimelerimi seçmek zorundayım.O kadar kırılgansın ki,hani adam diyo ya fotoğraftaki gözdağı veren duruş, beni inandıramıyor o duruşlar.
bakırımsı bi tad var ağzımda.bana taşlar atıyorlar. ama unutuyorlar, bazı taşlar bazı camlardan daha kırılgandır. böyle taşlar beni ancak besler parçalamaz.
kırığım kırıksın kırık
o tamam
peki başka?
sen anlat ..
kırılganlığımın beslendiği hakaretleri kapladığım seçici geçirgen bilinç halimi yokedebilecek birşey kalmadı demeye aslında çok yakınım. beni darmadağın edecek şeyler yalnızca içimden çıkabiliyor artık. içime kattığım sen ya da içinde olduğum sen kırmaktan başka birşeylerle uğraşmakta artık. bu başkalaşmış uğraşı dışarı çıktığında diğerlerinin ürkekliğinden beslenen kıskançlıkları inan ne sikimde ne de beni kırabilecek sertlikteler. verdiğimiz kadar alabildiklerini düşündükçe henüz pek de birşey yapmış olmadığımı görüyorum. oysa bir tasarı olarak hemen hepsi elimde, cebimde, bir ıslıkla kodlanmış halde bazen kulaklarımda helezonik kıvrımlarda kendine geliyor. kulak zarım bazen bir gonga dönüşüyor. [bunu çalabilecek adamın ellerini bağladım. istediğimde açarım. bir umursamazlık, bir ben merkezcilik. evet. ama duymak istediklerimi duymak, bildiğimden şaşmamak değil aslında. bildiğimi korumak. değişcek birşeyler varsa, değişmeden hemen önceki enerjiyi başka bir yerlerden alsalar da devam kudretini benden edinmek zorundalar.] fight! diyorsa gong bir an, bir an da yaz diyor, çiz mesela. uygun boşlukları gör ve doldur. boya. gülümsemeni görmek için herşeyi yapabileceğim bir yer varsa gülümsemeni senden alanlara ne yaparım acaba...
bir sen yazıyorsun bir ben, bir sen dağılıyorsun bir ben, zehirleniyoruz tatlım 24 saatlerce uyumak ve bir çarşafa dolanmak, hareket edememek rüya görememek. bana bakma. bana baktığın zaman yazamıyorum. bütün dünyanın takdirini bekliyoruz ve ne oluyor, gökyüzü üzerimize kapaklanıyor, herkes bizden nefret ediyor. hepsi uyum sağlayamamakla alakalı, anlatıyorsun bana, acıyı görüyorum, biliyorum ilk okuldan beri süregelen uyumsuzluğu ve yerine oturamamayı ve ellerini kalemlerle parçalamayı gömleklerinin üzerine resimler çizmeyi, kollarına isimler kazımayı ve müziği ve asla takip edilmeyen modaları takip etmeyi, etmemeyi, giyinmeyi, vaktinden çok erken soyunmayı, denerken parçalanmayı.
sana böyle davrandığım zaman kalbim acıyo ama öğrenmek zorundasın.
yazmakdan nefret ettim
düşünmekten de
bu kitaplardansa artık nefret bile etmiyorum
yok paylaşıcak bişey. herkes kendine mutsuz herkes kendine şikayetci
bi insanın bi başka insanı anlaması diye bişey mümkün değil
değil işde
anlatmak faydasız
anlamaya çalışmak da öyle
artık gözetlenmek istemiyorum. artık saklanıp ben gözetlemek istiyorum. duymamak istiyorum konuşmamak istiyorum gereken buysa sessizlik için. birazcık sessizlik için yalvarıyorum. kimse dinlemiyor. herkes konuşuyor herkesin söylicek bişeyleri var ve çok önemliler sanki sölemeseler dünyanın sonu gelicek
dinlemiyosun dinlemiyosun
ne sölediğimi dinlemiyosun.
dudaklarımı birbirine dikmek istiyorum, kulaklarımı kesmek, bacaklarımı jiletlerle parçalamak, çok içmek yere yatmak, kan kaybından ölmemek için kendi kanımı içmek. kadın dediğin böyle bişey değildir canım benim .kadın dediğine hayatımda böyle içen birini görmedim denmez deniyorsa o başka bişeydir. kendiyle çoğalıp kendini yokeden, kendi üzerinde tepinen ölmek bilmeyen.......
ölmek bilmeyen....
sen biliyo musun ölmek nedir?
konsantrasyonum her dakika biraz daha azalıyor.
i am in vein
i am in pain
gelmiyor işde gelmiyor.
haklısın.
üzerine geldiğim yeri göremiyorsam bazen içinden çıkamayacağım bir yanılsamada takılmış olduğumu anlıyorum. tabi ki konuşan ve hatırlatan(öğreten) yalnızca bir kadın değil. bir kadın değil ki yalnızca ısrarkeşiz, kişisel esrarlarımızı açarken birbirimize bir de deşifre olmuş benliğimizin fake olduğunu unutmasak.