31 Ocak 2008 Perşembe

küçük bayan ıslak dudaklar

sevgili günlük :D

huzur.
sonunda bu evin bi ev olduğunu hissettim.koltuğa uzanmak ve dizi izlemek.yalnız olmayı söylediğim kadar sevmiyor olabilirmişim...belli ki öyle.
güzel.huzurlu.
şöminenin karşısına yerleşen kediler gibi.
burdan bi daha kalkmam ben bakışları
mr.
mister değil mırrrrr
;)

SEE YOU AROUND KİDO

21 Ocak 2008 Pazartesi

no way punk!!

hayır adamım toplamicam kalbimin kırıklarını ayaklarının dibinden,illaki kırılcaksa kalbim ayaklarına battıklarından emin olmak istiyorum.

19 Ocak 2008 Cumartesi

çok yorgunum.Kendimi taşiycak gücüm kalmadı.Endişe etmiyorum.En azından kendimle ilgili.Her şey çok açık.bana ne olabileceğini biliyorum.olabilecek şeyler beni şaşırtamayacak.kendim çağırdım her zamanki gibi herşeyi.hastayım.iyleşmek bilmiyorum.vücudum yorgun,ruhum hasta,taşınması gereken beden,taşınması gereken beyin...kendimle yaşayamıyorum.elimi tut uyurken,terlediğimde üstümü değiştir.korkarsam ışığı aç,burdayım ben de...değilsin ki..
bütün bu yorgunluk beni güçsüz bırakmak yerine sertleştiriyo.dizlerim titresede karşıya bakıyorum dimdik.gözlerine onların,gözlerinin de gerisine.
zor mu...
haha
bana mübah olan bu ama işte.

11 Ocak 2008 Cuma

Have you ever loved someone so much, you'd give an arm for?
Not the expression, no, literally give an arm for?
When they know they're your heart
And you know you were their armour
And you will destroy anyone who would try to harm 'her
But what happens when karma, turns right around and bites you?
And everything you stand for, turns on you, despite you?
What happens when you become the main source of her pain?

10 Ocak 2008 Perşembe

????

But I'm glad cause they feed me the fuel that I need for the fire
To burn and it's burnin and I have returned

7 Ocak 2008 Pazartesi

chi

07 Ocak 2008 Pazartesi

Kristal Kanatli Kahin

sana kizmiyorum. bunu biliyorsun. nelere tahammul ettigini, etmek zorunda kaldigini, bunlarin icinde basi senin cektigini biliyorum.
sana kizmiyorum. bir kizginlik soz konusu olacaksa bu sadece;bildigimiz ve ortak paydalarimizdan biri olan o ahmak, zavalli, kaba saba, ve yaratilis hatasi insanlara ve onlarin kokusmus, lime lime olmus kuflu sistemine olur.
birak ne yaptigini bilsinler!
sende onlarin ne yaptigini biliyorsun.
birak kisik ve kararmis ziftli gozleriyle yarim agizla ardindan konussunlar.
sende onlarin tum karabasanlarini yaziyorsun.
sadece caninin yanmasi etimi yakiyor.
tuhaftir ama sana derin ve neremden geldigini anlayamadigim, kaynagi mechul bir bagla bagliyim. yurumeyi reddetsen ,seni ilelebet tasirim. konusmayi unutsan senin kayip sozcuklerin olurum. bir gun tum sizofrenliginle kendini ve sahip oldugun tum o iskenderiye kutuphanesi gibi beynini kundaklamaya kalksan, o sanal yangindan ilk once seni kurtaririm.
belkide sadece sana ait duvarda baskalarinin kapilar acmasindan nefret ediyorsun. o kapilardan cehheneme gitmelerini, onlar yanarken citirtilarinda ickini yudumlayip kitabini okumayi istiyorsun. sanmiyorum dostum.
sen; sebebini anlayamadigin kadar sosyal, icerik bakimindan zararli denecek kadar zengin bir insansin yalnizca. yaklasan yeni buzul caginda insanlarin hala sonsuz bir devinimle yok etmek, daha cok seks, daha cok eglence ve geceye birakilan daha cok vampir mottolari oldukca canimizi sikiyor. onlar emdikleri kani tukurmez icerler. bizse kendi kanimizla zehirlenmek konusunda oldukca basariliyiz. mukemmeliyetcilik dostum, en olmadik cagda yakamiza yapismis bir illet bizim icin. olmayacak dunyalar yaratip icinde findik kabugunu doldurmayacak huzur kalintilari aramamiz bu yuzden. kendimiz uyusturmamiz, ayik oldugumuz surece tum bunlara tahammulumuzun imkansiz ibrelerine dayanmasi bu yuzden...
asla umdugumuz ve olmasi gerektigi gibinin yanina yaklasamamasi yuzunden.
siradan olmayi denedigimiz o gunlerde, soyle ne kadar basardik bunu?sakin kalabilmeyi ne kadar becerebildik?
sen soyu tukenmek uzere ve nadir guzellikte bir canlisin ve seni kimsenin gormemesi icin siklikla kendinden bile kendini kaciriyorsun. kendini hapsettigin o gumus kakmali kutunun icine, unutma ben girebilirim!
ben bu kucucuk dunyada, kocaman evrende nadir guzellikleri bulan ve bir daha kaybetmemeye and icmis bir gezginsem, sozlerimi dikkate almani dilerim.
senden vazgecmeyecegim!

0 yorum

posted message to an unknown blogger

naaptın bütün yıl? Mutlu olmayı mı denedin,sakinleşmeyi,ev içi tanrılarının gazabına uğramayı,şişmanlamayı,karşı cinse tahammülü,süpersonik iç çamaşırlarının kalorifer üzerinde kurutulan penye donlara dönüşmesini mi izledin?
2006 da naaptın,nereye saklandın?
tedirgin ediyo mu bu satırları didik didik aramam bilmiyorum,seni tanımıyorum açıkcası,kim olduğun hakkında en ufak fikrim yok burda yazan en sevdiği filmler kitaplar falan dışında ama genelde güncellemeyiz böyle şeyleri ve inan böyle şeyler habire değişirler..
ellerim buz gibi olmuşlar.dışarıda kar var.bacaklarım sızlıyorlar ve köşedeki eczane ışık yılları uzak bana.çok huzursuzum artık o mekanların içinde.içimden bi ses naaptığını biliyolar sana acıyolar ne kadar da çaresizsin seni aptal derken,içimdeki diğer bir ben diyor ki,dimağları bulanmış onların,bu hayata tahammül edebiliyorlarsa,tabelalardaki yanlış gramere,bu eğitimsiz bu kırıcı kaba çirkin insanlara,sorun onlarda,ve eğer sen bunları yapabilmek için,işe gidebilmek için,beynini satın aldıklarını düşünmemek için yardıma ihtiyac duyuyosan,seni anlıyorum dostum diyor...böyle diyor.kime inanacağımı inan bilmiyorum.Kedi de halıya kustu.Midem zaten bi acaip nası kaldırıcam o kusmuğu ordan bilemiyorum.bırak bi insanı,bazen bi kediyle aynı evi paylaşmak bile bir zul geliyo bana.Kendime tahammülüm kalmamış başkalarına müsamaha göstereyim...anlamıyorum nasılım?nasılsın? neredeydin tüm yıl?iyi geldi mi bari stabilite? aldığın kiloları verebildin mi? hafızanın aldığı yaraları,egonun aldığı yaraları söküp duvarlara asabildin mi ibret için?

ellerim üşüyorlar.eczane çok uzak.beni tanıyorlar.ne yaptığımı biliyorlar.
bir yabancıyla konuşcak kadar çaresizim.haksız değiller.
sonra görüşürüz ,hoşçakal.

i dont

I dont need to be forgiven

4 Ocak 2008 Cuma

passenger version 0.2

yeniden haber aldığıma sevindim senden eski dostum..hafızamın son şovalyesi.hatırlamam gereken herşeyi sana teslim edip ilerlemiştim seni en son gördüğümde.şimdi bıraktığın yerdeyim.Değişeceğime bi an bile inanmamıştın biliyorum,ama denemek zorundaydım.Kendi canımı yeteri kadar acıttım artık.artık özgürüm.(öyle yalnızım ki)Geri dönülmez tüm yolları geri döndüm.Rotasyonum durmaksızın kendini şaşırıyor.Ben hiç bi yerde kalamıyorum.Kimse sessizce durum stabil diyemiyor benim için.Asla öyle olmuyor.Şarkıyı bir kere de seni düşünüp dinledim.Ekolde bira içtiğimiz günü düşünüp gülümsedim,ya da yeni bulduğum şeyle tüm hücrelerini yaktığım gün bana nasıl küfrettiğini ..seni özledim açıkcası.şehrime geri döndüm.Şehrimden hala nefret ediyorum.Hala çok soğuk ve çok gri ama gittiğim her yere kendimi götürdüğümü farkettim.Bir şehrin diğerinden farkı kalmadı.Yalnızca menü değişiyor.orda şunla bunu takılıp bunları içiyosun burda ötekini takılıp şunu içiyosun,ama her seferinde takılıyosun ve içiyosun.Hayatı fluyken daha çok sevdiğimi düşünüyorum.Gerçeğe ancak görüntü blurse bakabileceğimi düşünüyorum.Retinamı yakan tüm o saçma sapan gerçeğe.
seni buraya beklerim..görüşmeyi çok isterim inan bana,karını da getir..beni sevmesini sağla.kadınların beni sevmesini istiyorum artık.inan bana korkulucak kadar tehlikeli değilim artık kimse için.yumuşadım.bi gün galatasaray civarında bir barda,hani lisenin karşısındaki yerde adını unuttum şimdi oturuyoduk ve bana bakıp şu anda alev alev yanıyosun biliyo musun demiştin ya,artık yanmıyorum.tüm o pırıltı bi çeşit yan etkiymiş.ya da yaşlanıyorum belki bilmiyorum.seni görürsem çok mutlu olurum ama ,beni bulmana çok sevindim.
her şey değişti dostum,müzik zggy pop her şey :) sen değişme..
hoşçakal
g.

3 Ocak 2008 Perşembe

nitrojunkie version 2.0

hadi gel ,
seninle bi yürüyüşe çıkalım.Girişemediğimiz her şeyin üstesinden paranoyak öfkemizle gelmek için telefonlara çıkmayalım mesela kilitleri değiştirelim.Kendimizi delik deşik ederek bi yere varamadık onları delik deşik edelim bu seferde.bazen arkadaşım olan seni çok özlüyorum.geri kalan zamanlarda kendimin kim olduğundan pek emin değilim.seninle konuşurken kelimelerimi seçmek zorundayım.O kadar kırılgansın ki,hani adam diyo ya fotoğraftaki gözdağı veren duruş, beni inandıramıyor o duruşlar.
bakırımsı bi tad var ağzımda.bana taşlar atıyorlar. ama unutuyorlar, bazı taşlar bazı camlardan daha kırılgandır. böyle taşlar beni ancak besler parçalamaz.
kırığım kırıksın kırık
o tamam
peki başka?
sen anlat ..
kırılganlığımın beslendiği hakaretleri kapladığım seçici geçirgen bilinç halimi yokedebilecek birşey kalmadı demeye aslında çok yakınım. beni darmadağın edecek şeyler yalnızca içimden çıkabiliyor artık. içime kattığım sen ya da içinde olduğum sen kırmaktan başka birşeylerle uğraşmakta artık. bu başkalaşmış uğraşı dışarı çıktığında diğerlerinin ürkekliğinden beslenen kıskançlıkları inan ne sikimde ne de beni kırabilecek sertlikteler. verdiğimiz kadar alabildiklerini düşündükçe henüz pek de birşey yapmış olmadığımı görüyorum. oysa bir tasarı olarak hemen hepsi elimde, cebimde, bir ıslıkla kodlanmış halde bazen kulaklarımda helezonik kıvrımlarda kendine geliyor. kulak zarım bazen bir gonga dönüşüyor. [bunu çalabilecek adamın ellerini bağladım. istediğimde açarım. bir umursamazlık, bir ben merkezcilik. evet. ama duymak istediklerimi duymak, bildiğimden şaşmamak değil aslında. bildiğimi korumak. değişcek birşeyler varsa, değişmeden hemen önceki enerjiyi başka bir yerlerden alsalar da devam kudretini benden edinmek zorundalar.] fight! diyorsa gong bir an, bir an da yaz diyor, çiz mesela. uygun boşlukları gör ve doldur. boya. gülümsemeni görmek için herşeyi yapabileceğim bir yer varsa gülümsemeni senden alanlara ne yaparım acaba...
bir sen yazıyorsun bir ben, bir sen dağılıyorsun bir ben, zehirleniyoruz tatlım 24 saatlerce uyumak ve bir çarşafa dolanmak, hareket edememek rüya görememek. bana bakma. bana baktığın zaman yazamıyorum. bütün dünyanın takdirini bekliyoruz ve ne oluyor, gökyüzü üzerimize kapaklanıyor, herkes bizden nefret ediyor. hepsi uyum sağlayamamakla alakalı, anlatıyorsun bana, acıyı görüyorum, biliyorum ilk okuldan beri süregelen uyumsuzluğu ve yerine oturamamayı ve ellerini kalemlerle parçalamayı gömleklerinin üzerine resimler çizmeyi, kollarına isimler kazımayı ve müziği ve asla takip edilmeyen modaları takip etmeyi, etmemeyi, giyinmeyi, vaktinden çok erken soyunmayı, denerken parçalanmayı.
sana böyle davrandığım zaman kalbim acıyo ama öğrenmek zorundasın.
yazmakdan nefret ettim
düşünmekten de
bu kitaplardansa artık nefret bile etmiyorum
yok paylaşıcak bişey. herkes kendine mutsuz herkes kendine şikayetci
bi insanın bi başka insanı anlaması diye bişey mümkün değil
değil işde
anlatmak faydasız
anlamaya çalışmak da öyle
artık gözetlenmek istemiyorum. artık saklanıp ben gözetlemek istiyorum. duymamak istiyorum konuşmamak istiyorum gereken buysa sessizlik için. birazcık sessizlik için yalvarıyorum. kimse dinlemiyor. herkes konuşuyor herkesin söylicek bişeyleri var ve çok önemliler sanki sölemeseler dünyanın sonu gelicek
dinlemiyosun dinlemiyosun
ne sölediğimi dinlemiyosun.
dudaklarımı birbirine dikmek istiyorum, kulaklarımı kesmek, bacaklarımı jiletlerle parçalamak, çok içmek yere yatmak, kan kaybından ölmemek için kendi kanımı içmek. kadın dediğin böyle bişey değildir canım benim .kadın dediğine hayatımda böyle içen birini görmedim denmez deniyorsa o başka bişeydir. kendiyle çoğalıp kendini yokeden, kendi üzerinde tepinen ölmek bilmeyen.......
ölmek bilmeyen....
sen biliyo musun ölmek nedir?
konsantrasyonum her dakika biraz daha azalıyor.
i am in vein
i am in pain
gelmiyor işde gelmiyor.
haklısın.
üzerine geldiğim yeri göremiyorsam bazen içinden çıkamayacağım bir yanılsamada takılmış olduğumu anlıyorum. tabi ki konuşan ve hatırlatan(öğreten) yalnızca bir kadın değil. bir kadın değil ki yalnızca ısrarkeşiz, kişisel esrarlarımızı açarken birbirimize bir de deşifre olmuş benliğimizin fake olduğunu unutmasak.