happy birthday then
Listene bu sefer almadigin ask sözcüğünden salgın hastalık gibi uzak durma.gel hadi.Ahhh! Güzel ojelerim..Daha insan ,daha deli kalmaliydim.daha cok daha cok yazmaliydim.dar gelmeye baslayan pantolonlarimi yırtıp cengelli ignelerle tutturmaliydim.tukenmez kalemlerin tukenen iclerini degistirip guzelim defterlere kıymalıydım.sadece; naylon poşetlerden korkuyorum,jakuzili hayat çiplerinden…ama cok yalnizim.rahatsızım.arızam depreşti.olan bitenden uzaktayım..deneyimsizim.plazalari şemsiye gibi kullanıyorum.seni sevmek istediğimi söylüyorum.yükselen değerlere nasil çıkılır ha? Nasil? Asansörlemi?
Hayat ya da tornavida
Sahipsiz bulduğumuz her konusmayi ,her anıyı her susuşu yalan yapıp içimize doldurduk..aradığımız neydi bilmiyorum.bu o kadar da onemli değildi.sevimli,aşık,çekingen korkuluklar gibiydik.gercek denen kotu kalpli cadıları yakıyorduk..
İri , güçlü, kimyasal yalanlar dökülüyor yürüdüğüm sokaklara.amacı ne sevindirmek ne üzmek olan yalanlar..Kimsenin canını acıtmayan,başını ağrıtmayan yalanlar..Biraz once bir cingeneye rastladım.Sol avucumda yalan sağ avucumda seni gördü.birkaç iyi dilek yuvarlandı yere elimi acar acmaz..”lütfen mutlu ol”, “kendine iyi bak” falan gibi..falcı üzgün bi sesle “bu aşk seni çocuk yapmış kızım” dedi.nasıl anlatılır bilmiyorum.belki hiç konuşmamak lazım .renkli boncuklarımı anayola dökü panolara doğru yürüdüm.amacım ,unuttugum bir gercek varsa onu hatırlamaktı.ışıklı panolara yaklaştım.Ben özgürüm! Ben yalancıyım! Ben yabancıyım! Ben pisim! İyi çalışmalar Turkiye!
Ne olur bana en güzel yalanını ver.bir an için bitmeyecegini sandigin bir yalan.çünkü en gercegi en sahicisi bu.yolda kaybettigin renkli rüyalarini bulacagim.kırık fayanslara takma kirpiklerimi yapıstıracagim.sana ait bir yalan bulacagim.bir düşü süsleyebilecek kadar gercek olacak ya da bir gercegi yok edebilecek kadar yalan
Telefon numarani çiğneyip yuttum.her panoya “hiç sevmiyorum” yazdım. Nasıl olsa kimse kalbimdeki acıdan şüphelenmez.( hani evlenicekdik ya,işte orasi acıyor) nasilsa herkes mutluluktan barıştan yana.bu yıkım içinde artık sevsek ne olur sevmesek ne olur..yine de…yine de beter olayım, kitaplarım yansın ki dogruyu soluyorum…hiç sevmiyorum.
Bugun tarihi yazılmamış ,niye yazıldığı belli olmayan bir şarkı beni sürüm sürüm süründürdü.o şarkıya sarıldım.ama ağlamadım.gözyaşı nehri, içinde yüzmeyi bilenlerindir dedim.kolay mı morarmış gözlerle nefes ayarı yapmak.sevincim bazen tepetaklak olsa da o “sadece aşk” demek olan şarkıyı dinliyorum
Kalbindeki yara kabuk baglamış.sabahtan beri hiçbişey yememişsin.hayatına giren tüm kadınları düşünmüşsün.en berbat olanının ben olduguma karar vermişsin.tam hole albümüne gitmişken elin,vazgeçmişsin.aferin.iyi etmişsin.derin.ağır.kırmızı.kırmızının bu tonu sana gitmez.yüreğin yetmez.Ayakkabı numaranı ,boyunu,kilonu,mezun oldugun okulu ,adresini,adını ezbere bilirsen herkesin içinde omuzların dik yürüyebilirsin demiş sana kabilen.gülmüşsün.Aaaa..işte bu kadar yaaa..devam edebilirim demişsin..
Kağıtla kalem arasındaki dersi çalışıyorum.yazıyla hayat arasındaki.seni hatırlamaya çalışıyorum.seninle kalbim arasındaki dersi calisiyorum.meleklerin kararsız kaldığı kapıdan geçiyorum.
Şimdi hissettklerim komik.ütülenmiş çarşaf gibi yatağın kenarlarına gerilmiş kalp atışlarım.hadi durma.derimi ve küskünlüğümü sıyır.çünkü aşk kurban verir.çekirgenin üçüncü sıçrayışı.acı büyükse bana yakışır.ama sıradansın,ama vasatsın,ama elveda..ama baksana?!?! Sana hiç göz yaşı hediye ettiler mi? Mektuplarımı sen okumadan once okudum ve sana gözyaşımı hediye etmeye karar verdim.Al. avucunu doldur. Kalbindeki yaranın kabuğunu soy.dudaklarımın arasına koy.sokakda birine rastayıncaya kadar git.ben bu sokaklarda kimseyi tanımıyorum.ama merak ediyorum, sana hiç aşık oldular mı??
Tanrıya son sözümü söyledim…Aşk borcum yok dünyaya..
İzmir 25.01.05
G.