29 Temmuz 2009 Çarşamba

www.fatcyborg.blogspot.com


oturmus michael jackson- who is it dinliyorum. ben cok cok kücükken, bebecikken hatta bir gün televizyonda michael jackson konseri verilicekti. gözde - kendisi ablam olur- günlerdir bu konseri izlemeyi bekliyordu. ikimizin odası birlesikti, karsılıklı yataklarda yatardık. ben sürekli korkar aglar onu uyandırır, bir huzur vermezdim. iyi bir ablaydı, uykusuzluk da pek bozmazdı, hiç kızmazdı bana. o konserin olduğu aksam ailem yoktu ve benim atesim 40'a cıkmıstı ve konser askıyla tutusan ablam bana bakmak zorunda kalmıstı. duvarlarımız michael jackson posterleriyle doluydu. tabi ben asmamıştım hiçbirini, hepsi gözdenin işiydi. o tapardı bu adama. ben o zamanlar bir insan evladının diger bir insan evladını niye bu kadar cok sevebileceni hiç anlamazdım. cok büyük bişi olması lazımdı bana kalırsa bir baska insanı o kadar asırı sevebilmek için. mesela o kişi dev olmalıydı ki onu daha cok sevebilesin, cünkü normal dozdaki sevgi koca bir devi kesmezdi. gözde de dev olmayan bu minicik ve bakışlarıyla insanı delip geçen, hatta karsı duvara zımbalayan bu adamı bir devden daha cok seviyordu. sürekli mtv izler, mj'in kliplerinin cıkmasını beklerdi. tabi odamızda da hep kasetleri calar dururdu. duvardaki dangerous posterindeki gözleri gelirdi hep aklıma sesini duyunca. bir gün yine sevgili ablam mtv'de abisinin boy göstermesini beklerken ben de sanıyorum ki barbilerimle oynuyodum. cocukken barbi oynamaktan baska bişi yapmazdım cünkü. an o andı. Mj cıktı, bir klibi oynuyordu. izledim izledim, ingilizce bilmiyodum, klip akıyordu, adamcagız bişiler sölüyodu ama ben hiçbişi anlamıyodum. ortada dönen bir acı, üzüntü vardı sesinden belliydi, klipten belliydi. hatırlıyorum da cok aglamak istemistim. neye üzüldünü hiç anlamamıstım aslında ama aglamak istemistim cok. özellikle de klibin sonunda bi kadın kapıya geliyodu, bi adam da kadının önüne üzerinde alex yazan demirden kagıtcıklar atıyordu. ne anlama geldigini hiç anlamamıstım ama içimi gözle görülür bir buhran sarmıstı. sorna ben büyüdüm, sadece devlerin cok sevilmedigini anladım. michael jackson'ın da dev degil minicik bi adam oldugunu gördüm. ablam da megerse bi devi sevmiyormus. ama tüm bunları anlamaya basladıgımda ikinci anladıgım seyse bir devin sadece insan irisi olması gerekmediğiymis. aslında ablam basından beri bir devi sevmis. öyle büyük öyle büyük biri ki, ne kadar seversen sev yetmeyecegi hissini yaratan bir dev. yıllar sonra o beni cok üzen - ki kücücük olmama ragmen anlamıstım, Mj'i de cok üzmüstü bişiler- klibi ve sarkıyı aradım. o sırada bu minicik dev adamın tüm kliplerini indirdim ve izledim. o istedigim alex'li klibi bulmak icin. alexli klibi bulana kadar hayatımda izledigim en güzel seyleri de izledim üstelik ama nolursa olsun hem klip hem de sarkı olarak o alex'li klibin yeri bende bir başkaydı. o zamanlar ne dedigini anlamadan en az michael kadar üzülmüstüm ama bu sefer o klibi tekrar izleyecektim ve ingilizce ögrenmistim, neler söyledigini de anlayacak, bu adamcagızın acısına ortak olacaktım. klibi buldum, izledim, oturup nerdeyse bi 45 dakka filan agladım. hiç durmadan izledim. ard arda durmadan. simdi hangi kısmını yazsam, hangi kısmını anlatsam benim gördüklerimi görmeye yetmez. heralde benim cocuklugumun gözünden görmek gerek benim gördüklerimi görmek icin. ben de bu devi cok sevmeye basladım. ablamın da hakkı varmıs, sevilmicek gibi biri degilmis dedim. bi aksam hayatını izledim, belgesel kanalında. sabaha kadar aglamaktan uyuyamadım. hayattaki en büyük korkum hayatta yalnız kalmakken ve bunun basıma geldigine inanarak bu durumdan dolayı ödüm patlarken bu adamın tüm hayatını ne kadar haksızlıklara ugrayarak ve yalnız kalarak gecirdigini izledim. herkesi bir devi seviyormus gibi cok cok severken, herkes tarafından yalnız bırakılan bir adamdı michael jackson. tam da o yalnız kaldıgımı sandıgım zamanlarda -ki gercekten epey uzun bir süreyi yapayalnız gecirdim- en sevdigim adamlardan biri bana o an hayatımı degistiren bir sey dedi. "ne zaman yalnız kaldıgını hissedersen Michael Jackson'ı düşün, o bu gezegendeki en yalnız adam" gercekten öyleydi. simdi ben yalnızım diye terter tepinsem bu adama haksızlık etmis olurdum. o günden itibaren kimseyle görüsmeyerek yalnızlıga terk ettigim kendimi su yüzüne cıkardım. hep michael'ı düsündüm. umarım o da mutludur, ben onun da yardımıyla mutluydum cünkü artık. sonra yalnızlıktan hiç korkmadım, michael benden cok daha yalnızdı ama yalnızlıktan ölünmüyordu işte, yasıyordu, hayattaydı, icim rahattı. onu seviyordum elimde olsa yalnız olmaması icin her seyi yapardım. ama bir sey gelmiyordu ve o benim tesellimdi, tutundugum bir daldı. sorna güzel bir kemer aksamı aglayarak ablam aradı, meger bizim minik dev adamımız ölmüs. yalnız degil, yanında insanlarla, ona yardım etmeye calısan insanlarla birlikte. tam su an oldugu gibi bogazım dügümlendi ama aglamadım cünkü etrafım insanlarla doluydu. sonra evime gittim, yatagıma oturdum. gezegende yalnız kaldıgımı hissedip aglamaya basladım. simdi yine who is it, dinliyorum. sanki biri önüme alex kagıtlarını degil de michael kagıtlarını atıyo. aynen o klipteki gibi özel jetine atladı gitti ve biz gec kaldık. umarım gittigi yerde cok mutludur, yanında onu cok mutlu eden insanlar vardır. umarım sonunda huzur icinde yatarsın ve orda seni rahatsız edecek, güzel çocuksu ruhunu kirletmeye calısacak pis insanlar yoktur. asla yalnız degilsin, her zaman yanındayız michael, huzur içinde uyu. seni seviyoruz.
2 yorum