yazıcak bişey yok ama yine de oturdum.Belki bi kıvılcım yanar içimde de ,içimdeki sıkıntıdan azıcık kurtulurum.Bu dünya benim için çok yavaş.İnanılmaz bi hızla ilerliyorum da sanki herşey duruyor etrafımda su bile sıçrayamıyor.Dünyayla aynı anda dönüp aynı anda durucak frekansı bulursam belki de midemin bulantısı geçicek.Belki penguenleri ekvatoral iklime adapte etmek kadar zor değildir bu söylediğim.Neye ihtiyacın var diyor? Söyle ne istiyosun..O kadar çok şeye ihtiyacım var ki aslında, saymaya başlasam mızmızlanıyorum sanıcaksın.Öyle değil ama işte.Katlanmak zorunda olduğum ama olmak istemediğim bi yığın şey var ,tabelalardaki yanlış gramer, kafa tokuşturan koca göbekli pis adamlar, insanların düşük zeka düzeyleri, zevksizlikleri, cahillikleri..Herşey durduğum yerde yavaş yavaş solup ölmem için bi sebep ama ben bıkmadan yeni bi gezegen arayışındayım.Sinirlendikçe bişeylere ,bi şehirden başka bi şehire taşınıyosam şımarıklığımdan değil çaresizliğimden.Bilincimi yitirmeye çalışarak tahammül etmek istemiyorum bişeylere.Ama işte açık olan bişey var ki o da bu bilinçle adım atamıyorum.Kendimi zorluyorum.hadi gözde.bi adım.bi adım daha.kendimi her adımda %10 daha hafifleyeceğime inandırıyorum.Tek hissettiğimse gittikçe artan ağırlığım.Beynimi bu şekilde beslememeliydim.Beni engellemelilerdi.Okumamalıydım.İzlememeliydim.Gitmemeliydim o güzel ülkelere ve akdenize ağaçlara..defne ağaçlarına ve dev çamlara ve tuhaf mozaikli yoldaki taştan su yoluna..Dağlara bakarak duş almamalıydım or'da. Birileri durdurmalıydı beni.Akşam yemeği saatlerinde ışığı yanan evler gibi olmalıydım.Pazar günleri evin içinde yeni yıkanmış çamaşır kokusu ve camlarda buhar olmalıydı belki de... Şimdi ,nasıl anlatabilirim ki nasıl hissettiğimi.Yaşayamıyorum burda, burda bile , burda kendi evimde. O kadar çok şey istiyorum ki şımarıklık gibi geliyor insanlara. Öyle değil ama. Gezmek yetmiyor.Kitaplar yetmiyor. Filmler yetmiyor.İnsanlar yetmiyor.Hiç bir şey yetmiyor.Müzik, yaralarımı yalayaıp kapatmıyor.Daha da derinlerini açıyor.Ahhh diyorum...Ahhh... Kelimelerim yetmiyor.Benim kelimelerim. Benim herkesinkinden çok olan kelimelerim. Gözlerimi kapatamıyorum ama gizleyebiliyorum.Güneş gözlükleri ve kulaklıkların arkasına saklayıp aslında burda yaşamıyormuşum gibi yapıyorum. Anlamıyorsunuz diyorum. Ölüyorum burda.Elimde çanta, hayali canlı tutmak için , ordan oraya taşınıp duruyorum.Geride hep bir parçam kalıyor ama feda ederim diyorum.Kitaplarım eksiliyor, defterlerim,ruhum... Zaten fazla geliyorlardı diyorum.Önüme atlaslar açıp , neresi diyorum?? neresi ??? Nereye gidicem ben,nasıl yaşiycam bu insanlarla? Bu yönetmeliklerle? Bu idiot demokrasisiyle, kozmopolitan parametreleriyle, komşu teyzelerle, kurt taklidi yapan kuzular ve kuzu taklidi yapan kurtlarla...Şimdi nereye gidicem...Bunca cesedi hangi küreklerle hangi topraklara gömücem...???
Sen söyle bana çocuk. Anlatmıyorum diye anlamak istemiyorsun.Nasıl bir kalbim olduğu hakkında bir fikrin var mı? Yazdığın kadar konuşmuyorsun diyorsun, ne anlatıcam ki, kaçıncı kere, kimlere anlatıcam...Yorgunum.Kafam tamamen durmuş durumda.Ama yine de hızlıyım bu dünya için.İçimde bitmek bilmeyen bi heyecan var.Her bahar diyorum ki , yeni bişeyler olucak.Güzel bişeyler..Güneş parlıyor ya..Çimler var ya...Çok şey istiyorum diyorum ya...O kadar küçük şeyler istiyorum ki aslında...Tüm o mor tüller ve tütsüler kızları yanımda psikopat katillere dönüyorlar ,ama balkonuna makinalı tüfek kurup geleni geçeni vurmak istediğini söyleyen ben oluyorum...Anla beni nolur ve daha anlatmamı isteme. Anlattıkça daha çok ağrıyor kalplerim.Evet çok şeyden nefret ediyorum.
Bir sürü kalbim var benim çünkü.
Arkamda bırakmayı riske edebileceğim kadar çok ve büyük.