29 Aralık 2007 Cumartesi

amiral lolo bunny'ye son mektup

delirmiş gibi davranıyorsun diyor bana.delirmiş gibi.selfdestruct 'ın bu son versiyonu bu zamana kadar en mükemmel olanı belki de.ve o bana delirmişsin sen diyor.bu tamamen spekülasyon.Tüm haftayı her soruyu aynı çileden çıkaran ifadeyle cevaplayarak geçirdim.
"bilemiyorum.belki.düşünmek istemiyorum."
bunun zor olduğunu biliyorum.elimden daha iyisi gelemiyor.ya da şöyle de diyebiliriz."its been down so long that it looks up to me".

tüm haftayı aynı umarsız tavır içinde geçirdim.yıldız kayarsa diye ödüm kopuyor, kahretsin! ne dilek tutacağım???? "bence sen bu aralar garip bir ruh hali içerisindesin " diyor annem.Anneler bunu nasıl yapabiliyor? Bütün yanlış ipuçlarını biraraya getirip yakından inceledikten sonra her zaman doğru çözüme nasıl ulaşabiliyorlar?

Bana çiçekler almasın.Söyleyin almasın bana çiçekler! BAzen ona kızıyorum gidip bağırmaya başlıyorum.Ne umuyorsun? Neden umma zahmetine katlanıyorsun ki? Eğer yeterince okusaydın , bütün bunların daha öncelerde de olduğunu bilirdin.BU aslında burda olmuyor.Yıllar önce oluyor.seninle benim aramda binlerce kilometre var.tüm o şarkılar doğruyu söylüyor.aynı zamanda bile yaşamıyoruz sen bana telefon bile edemezsin.bağırsan duymam.duymak istemem.
ama sonra geçiyor.
onu bu kadar üzdüğüm için kahroluyorum.belki de yanlış bende diyorum.belki de senin yaptığın hatalar bunlara sebep değil de bahane olmuştur.belki de ben başka bir hayatın peşindeyim.bırak da bundan sonra ben kendimi alaşağı edeyim.yada göklere çıkarayım her neyse her ne spiral hikayesiyse...bu sefer de kendimi suçluyorum.bilinçaltımı yokluyorum.başka birini mi istiyorum? başka birilerini mi? senin dışındaki herkesi mi? bir kaç biradan sonra kahkahalar atıp diyorum ki kendime, "benim tek bir erkekle birlikte olmam tüm diğer erkeklere haksızlık olur". Ama yanıma yaklaşan ilk kurbağayı elimin tersiyle defediyorum.derdim ne benim?Fiziksel olarak incinene kadar bunu düşünüyorum. üçbuçuğa yedi tansiyonla geziyorum.karnım ağrıyor.kilo veriyorum .yemek yiyorum.yemiyorum.sürekli banyo yapıyorum.temizlenemiyorum.
sessiz kalıp müzik dinliyorum.kaç kitap okuduğuma inanamazsın şu son zamanda.inanılmaz bir hızla tüketiyorum kitapları.hiç bir işe yaramıyor gibi gözüküyor.

Bu öfke şu eski tüm dünyaya olan öfke mi ayırdedemiyorum.BUnu nasıl yapabiliyorum.iki buçuk yıl boyunca legodan bir gökdelen yaratıp bir hafta içinde taş taş üstünde bırakmayana kadar nasıl yıkabiliyorum, kendimi anlayamıyorum.kendimi anlamakdan çokkkkk uzağım.bu harfleri ardarda kullanıyorsam...düşünce sistemimde bi sakatlık olduğunu tecrübelerime dayanarak söyleyebiliyorum.bu birşeyler çok yoğun bi şekilde oluyor demek oluyor.

Tamam.Pekala: bir sigara ver bana.sakinleş.ve deli gibi yazmayı bırak.(gözde bilgisayar başında bile değil.sen de ara ver.)

Deliliği bir saniye için bir kenara bırakalım.tamam.uzaysal bilince geçiyorum ya da daha basit bir tabirle düşük tansiyon.Attığım her adımda havada yüzme tehdidiyle karşı karşıya kalıyorum.Nesneler arasındaki ve nesnelerin etrafındaki boşluklar özellikle net.Her nesne daha önce farketmediğim bir yapısal niteliğe sahip gibi..Bir kaç gecede dünya aya dönüşmüş olmalı diye düşündüğümü hatırlıyorum.Az önce kahveye uzanırken elimin sonsuz uzay gibi görünen bişey boyunca ilerleyişini izledim.Kahveyi elime aldığımda niçin aldığımı unutmuştum.Uzaysal bilincime acaip birşeyler olup duruyor kısacası.sanki ileriye değilde aşağıya gidiyormuşuz gibi bir his. bilemiyorum.
hoş gibi görünebilir ama değil.
aslında burası dünya gezegenini bile özletebilir insana.

her neyse ..bırakalım.müziğe geçelim.Müziğe geçiş çok yavaş ve yerli yerinde olmalı.evet! süpriz! artık müziği tekrar duyabiliyorum.anlayabiliyorum.bana söylemek istediği şeyi görebiliyorum.arkanı dön ve yürü gözde..yerlere yat ve sürün, öl, ne istersen onu yap ama bir saniye olsun kendi elini bırakma.konsantrasyonunu bir an bile bozarsan altımızdaki gökyüzüne doğru( yerçekimi ve uzaysal bilincimin yeni haline göre gökyüzü alt tarafta ikamet ediyor.) dalışa geçebiliriz.
şimdi başa dön sevgili okuyucu.bu noktada her söylediğimi tazelememiz gerekiyor çünkü konsantrasyonum bozuldu ve gökyüzüne düşebiliriz.


Nasıl bitirebiliceğimi bilemiyorum.Bugünü nasıl geçirebiliceğimi bilmiyorum.okula gitmek? evde kalıp ev içi tanrılarının gazabına uğramak, bilgisayar tamir etmek? ah sen evet bir süre sonra burda olucaksın. ne olur bana melodramlar yaratma.Yüzleşme ya da melodramın herhangi bür türü asla benim tarzım olmadı. İşte bu noktada yüzyıllar önce yazdığım bir şey geliyor aklıma."sessiz sedasız gitmek.gözlerinin içine baka baka gitmek.ancak tül perdeyi kıpırdatabilicek bir kipirtiyla gitmek"hep bunu yapmaya çalışdım sırf insanlar kırılmasın diye , hep böyle kırdım insanları; şimdi görüyorum ki aslında insanları kırmaktan değil "git burdan kimseyi istemiyorum" demekten korkuyordum.hayır demekten.ama bazen o kadar kolay söyleyebiliyorum ki bunu.kendime hayret ediyorum hayatımın yüzde sekseni kendime hayret etmekle geçiyor zaten.aklıma şarkılar geliyor.şarkılar üstüme üstüme geliyor.onlar geldikçe ben kendi kelimelerimi kaybediyorum.birisi hadi artık kurtul şu yükten diyor.o birisini aynada görüyorum.defol burdan ve oyun odamı bir daha asla kirletme diye bağırıyor bana.aynadan defoluyorum.defoluyum.

2 Yorum:

Blogger Unknown dedi ki...

bir kimlik sec..yada kac tane istersen.. alasagi olmadan oynayabilecegin oyuncaklarin olsun umalim. sonra yillar gecsin ve acip pencereyi sarkalim asagi katin icini gorebilmek icin. bakalim kimlerin oyuncaklari daha guzel : ) hosuna giderse eve girer aliriz begendigin herseyi.. ah gozlerim.. isteklerine cevap vermeliyim..

3 Ocak 2008 17:11

 
Blogger Stuck on Rewind dedi ki...

: ))

hoşgeldin eski dostum..

4 Ocak 2008 05:26

 

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa